22 Temmuz 2024 Pazartesi

KROKİLER

Geçtim, geçtim!
intihar krokilerime komşu köprülerden geçtim

ait olmadığım her yere ayak bastım
olmak istemediğim her yerde kendimi buldum

Evsizlerin en soğuğundan bir kadeh vurdum
Öfkemin en sıcağından bir sigara yaktım

"Apansız bir gecenin ortasında uyanıp
yılları devirmiş aynanın karşısında
kendimi öylesine bir seyre daldım"

Yüzümde 
az buçuk tüyler gezdim
bukle bukle bakır saçlar
yaş tütmeye hazır kırış suratım

Gördüm, gördüm!
yüzüme karşın sahte tebessümünden
gözlerindeki nefreti gördüm

Her seferde düne baktım
yarınım kaydı ellerimden
her tüten dumanda yaşlandım
her bir dumanda yaş döktüm

"Sabahım karanlık getirsin istedim
bin bir gece düşündüm, bir gece denedim
yanılsamalar, geçmişimden anılar servis etti
2006 kışında annemin ellerinden koparılmış
masumane bir bebek gördüm, bir gece daha erteledim"

Krokiler çizdim, toprağa mektuplar yazdım
her satırda tutundum
her seferde kayıp gittim

Kaçtım, kaçtım!
öylesine koştum, öylesine çabaladım
ne koşacak gücüm, ne de kaçacak yerim kaldı

"Tutunuşlarımın son sarkaçlarında
ansızın bulduğum sen ki
bugünü yaşar iken
yarınların kaygısını düşüverdin"

Bugünden oturup, yarınlara plan çizeriz
kalemi kağıda vurursun, fırçayı tuvale
bir kalp atışı uzağında ben olayım
dudaklarımız yakınlığında sen ol
lakin zaman çarkı durmak bilmez

Öylesine gaddar bir çark
Ateşkes sonrası cephelerin birinden 
kurşun ıslığı asaletinde koparıverir
ne sen kalırsın arkada
ne de beni sağ bırakır

Fırtına eşiğinde benim uğultum suskun kalır
Yağmur altında pek gürültüm çıkmaz

Neler oldu? Ne olduk böyle?
sorgu sualine kalmadan
ne benim sesim çıkar
ne de sen beni duyarsın



20 Haziran 2024 Perşembe

KURŞUN YORGUNU BENİM GÖZLERİM

Gecelerin eninde sonunda
anılar kurşun dozunda
biraz duman, biraz kül
düş yorgunu dalışlardan bir bunaltı

bütün caddelerde sensizim
bütün kalabalıklarda yalnızım

Uzaklardan yalan beyan sanrılar
anı tüten her köşede senden yankılar
yaka paça peşimde
bazen her yanımdalar

"Kurşun yorgunu benim gözlerim"
senin adına kaldırdığım bütün kadehlerim
sana tutkun taşıdığım bütün sözlerim
ve de öylece dibe vurdu, yalan etti beni
senin esaretinde, sana duyduğum derin özlemim

Toprağa hezimet
göklerin yüzüne yalvarışlar
her satır sonu hüsran
kağıt karalama üstü haykırışlar

geçmişin her kıyısında seni aradım
değil pişmanlık, değil mahcubiyet
her gün, her fotoğraf sadece seni kanadım

bazen rüyalarıma vurdun
bazen varlığına inandım

kurşun üstü seni gördüm
namluyu şakağıma dayadım

tetiği gözlerin tuttu
gülüşün kalbime vurdu 
akabinde sigaram yandı
senin uğruna tüttüm



11 Haziran 2024 Salı

GEÇMİŞİ BAĞIŞLA

Zamansız bir kayboluş
apansız bir arayışı yarattı
dört yolun ağzında ben
dört yılın ardında seni aradım

Geride bıraktığın ne varsa
senden bana bir miras niteliğinde

Senin beraberinde kayboluşun
benim pişmanlığım
benim mahcubiyetim
ve de hatıralar eşliğinde
sana beslediğim özlemi harladı

Ayrı bir gecede vurdu
ayrı bir sabaha kaldırdı

bir başka rüyada beraber iken
bir başka dünyada ayrı kaldık

"Duygudurum duraklarında
çaresizce seni arıyordum
bulacağım güne hazırlanır iken
ansızın ihtimaller 
olasılıkları kovaladı
dudaklarıma kalem kağıt kilidi
sözlerime suskunluk düğümü vurdum"

"Geçmişi bağışla"

Sana bir yoldaş vedasıyla hasret tüttüm
sana bir aşık edasıyla bağlı kaldım

dostane fotoğraflar silahlandı
düşman yılların ıstırabından vurdu
lakin yeni yılların en özelinde
en güzelinden seninle karşılaştım





29 Mayıs 2024 Çarşamba

KALLAVİ

Aslen bahsetmek isterdim
betonu günah kokan kaldırımlar
kimini suça sürüklemiş kadınlardan
ve de kimisi için yatak olmuş banklardan

Lakin külüm kurşunum kalemim
tüm beyazıyla kağıda dokunacak iken
sağımda bir kavga koptu
kolumdan sevdiceğim
bir tarafım özlem
bir tarafım toprak oldu

Ne kağıdın masumiyeti
ne benim zaafiyetim
ne de bir parça insaniyetim kaldı

her gecenin sonunda
her satır arasında
şiirlerim silahlandı aniden

Diken üstü sıyrıklara ramak kala
tüm misafirperverliğim eşliğinde
barışa yelken elimi komşuma tuttum
din kardeşimin eli ise tetiğe davrandı

Çöl kuzgunu yaygaralar koptu
barış güvercinimin leşini serdiler
tüm yaşlarıma izmarit bastım
pastalar üstü dumanlar tüttüm

"Toprak üstü durmaksızın yürüyüşlerim
yirmi birin çirkin yüzüne bastı
tüm yaşların ortasında iken
yine döndüm
yine arkama baktım"



18 Mayıs 2024 Cumartesi

YAŞLARIN ORTASINDA

Gecenin birinde aklıma düştün
bin bir gece uykusuz kaldım

Bir damla gözyaşı döktüm
bin bir şiir yazdım

Bahçenin birinden tüten gardenya kokusu
senin tazeliğini bin bir kez anımsattı bana

Bütün geçmişlerin ortasında
senin rüyaların şiddeti ağır bastı
önce aklımı başımdan aldı
sonra ölüme bozgun elimi tetiğe götürdü

Bin bir gün çektiğim yüke göğüs gerdim
lakin senin cılız zarafetinden bir fırtına
tüm güzelliğiyle beni oracıkta yere serdi

Anıların bedelini gözyaşları ödermiş
sırt sırta verilişlerin yanında
sırt üstü taşınan tabutlar gelirmiş

Taziye sonrası Kuzey Marmara Otoyolu'nda
bahşettiğin her yaşamda kendimi katlettim 
her bir kadehte kendime senden bahsettim

"Beni bir tek sen anlarsın
bir tek sana anlatamam"





23 Nisan 2024 Salı

BIRAK ÖLSÜN

Anılara duyulan özlemin bedelini
geçmişe dökülen gözyaşları öder

Yaz aylarından bir toprağa hezimet
her yıl okunan aynı mecmua
ölenler özgür, kalanlar muamma

İnsansı aşkından tattığın ihanet
ruhundan birer kan damıttı
bilek üstü attığın her kesik
ruhunu koparmana ramak bıraktı

"Buradan dönelim ağabey
eve gitmek istiyorum"

Her adımda senden kan damlası
her kaldırım taşında senden izler
öylesine soğuktun, öylesine yaralı
sanki tarihlerden 27 Kasım akşamı

Dağlar zıpkını bir adamdan
bir adli tıp raporu, bir tebligat
geride bir not, ve de bir avuç toprak









15 Nisan 2024 Pazartesi

TOPRAĞINDAN ALINTI

Kayboluşların kurtuluş yolcusu iken
aslen sözlerim kepenk çeker
belki bir kalem kurşunuyla yazarım
belki rüyalar aleminden yapma bir şarap çıkar

Hatırlamak benim nefretim
anımsamak benim korkum

Toprak bastığım her bahçe
senden bir koku taşır
oracıkta seni hatırlatır
akabinde seni anımsarım
güzelliğine duyduğum korku
nefretimi örtbas eder ardında

"Senin şehvete paravan gözlerine
bir yağmur damlasa, bin bir şiir olur"

Sahil kasabası gülüşünün sıcaklığı çarpar beni
oracıkta gözlerim körelir
oracıkta sana sarhoş olurum
karanlığımda senin hayallerine devrilirim

Mahcubiyetim sana değil
şüphesiz ki, kendime kızarım
şayet üstümde çirkinlik taşırım
acı, hüzün, kötülük ve de geçmiş taşırım

tüm tabiatından, en yeşilinden, nitekim güzelliğiyle
yine gözlerini dikersin üstüme
sırt üstü bıçaklar düşüverir bir anda
üzerimdeki huzursuzluk kayıplara karışır
elimden kurşunu kaleme takas edersin
ben ise tüm zarafetinle seni yazmak isterim 

Sen tüm şefkatinle yaşam verirsin
ben çoktan seyre dalmış olurum kağıtlara
tam kaleme davranacak iken 
her zaman olduğu gibi
gözlerin ilk kurşunu atar

Akrep yelkovanı kovalarcasına 
özlem saatim ötüp durur
ve gecesine bütün şiirlerim silahlanır

dünüm, yarınım durmaksızın
her günüm seni arar
rüyalarda buluşuruz
ve de tüm kutsallığıyla sen yetişir imdadıma



7 Nisan 2024 Pazar

GÖZLERİNDEN ALINTI

Umut tüttüğüm yegane bekleyişlere karşın
kendimi kül tutkunu geçmişime kaybettim
işlediğim günahlar, şiddetle sıkılmış yumruklar
biri öldü, öbürü gitti, ben kaldım

"İçimdeki cehennemden kaçarken seni buldum"

Henüz tanışıklık etmezdik
on altımda demlenir iken
on yedimin gömleğine çamur bulaştı
senin serenat güzelliğinden fırçam yoktu
ellerim sanat tutmaz, şefkat bilmezdi
on sekizin üstünü çamurla boyadım

Toprağına indim ineli
senin yeşilinden resmetmek istedim
ne kalem, ne kağıt, ne de kurşun
ne yazmalar, ne çizmeler
bir türlü sonu gelmedi
bir tek senin güzelliğini atlatamadım

Herkesin bilge olduğu kalabalıkta
aklı kaybetmekten başka çarem yoktu
gülüşün yanılsadı, gözlerin parladı
seni gördüm, seni tüttüm, seni yazdım
hayati dengemi kopardın benden oracıkta

"Sen ki, aklım ve kalbim arasında
en güzel çaresizliğimdin"



9 Mart 2024 Cumartesi

AŞKIMDAN MUHAFAZA

Sanki bir devir dönmüş kevgire
ayna karşısında oturuş saatlerinde
ölüm parmaklara asılıp
çekebilmiş tetiği

Taşıdığım katilin namlusu bana dönmüş
beraberinde ayırmış ruhu candan
sen tüten duvarları kanım boyamış
bir tek sen kalmışsın aklımda

Başka kalemlere damlamışsın
başka topraklara ayak basmışsın
kemiklerim kavuş bilmez ağırlığına çökmüş
cesedim seni özlemenin altında çiğnenmiş

İsimsiz bir kazağın etiketiyle
cüzdanımdan beş kuruş çıkmamış
aşkımdan muhafaza resmini almışlar
güzelliğin yeşiliyle ilk toprağı atmış
sende gördüğüm zarafetle gömülmüşüm

"Duygu durum duraklarında 
pişmaniyetim tutuverdi
gözlerin ilk kurşunu attı
sanatın yankılandı
ve de ruhumu teslim ettim oracıkta"





1 Şubat 2024 Perşembe

İKİ KALEM

Hafızam bulanır
kalem kurşun peşinde
kağıtlar duman eşliğinde 
affına sığınmış külleri döküverir

Sesini unuturum
sözlerin aklımdan çıkmaz
kaybolduğum gözlerin yeşiliyle
rüyalar tabiatında buluşuruz

Oracıkta uykularıma sızdın
günümü seni düşünmek tuttu
bütün şiirlerim silahlandı aniden
sen benden önce tetiğe davrandın
satır arasında kim vurduya gittim

Telafi edilemez hatıralar esasında
maksadım topraklarından sürülmektir
mahcubiyet demli katil sofralarda
maksadım başımı eğip kabullenmektir

Aynaya sen baktın
aynalar beni gösterdi
kalemi ben savurur iken
senin ellerin bizi resmetti

Sanatçının kendisi
sanat eserine dönüşür
seni kendimden koruyamadım
kayıtsızca bana dönüşür iken 
ıstırap mürekkep kalemim
senin kağıtlarına kan damıttı
hasret kaçkını dumanlar tüterken
senin sanatına kül bulaştı

"Ben pişmanım, sen ölümsüz ol
seni uzaktan seyreden gözlerim yaşarsın
elbet sesim çıkmadan özür çığlığım dilegelir
bir akşam kurşun kırığı kalemim kan döker
imdadıma yetişen şiirlerim silahlanır
seni hatırlarım, beni de sağ komazlar" 



21 Ocak 2024 Pazar

EZELİ 16

Satır bitmez gecelerde
kalemi kağıda düşman ettim
sigara külüyle boyanmış
on beşimin arsızlığında
puslu güneşe göz açıyorum

İştah kaçkını bir aile sofrasında
tüm huzurum ellerimden kayıp gidiyor
öfke üfürüğüyle dizginlenip
soğumuş yumruklarımı savuruyorum

Sahte cennetin doruklarında
ciğer deşen şarkılar eşiğinde
zehir kanıma karışıyor

Önce dostane gülüşler kopuyor
akabinde vahşi haykırışlar
kavga kıyamet esnasında
düşman soğukluğunda darbeler iniyor 

Aylar geçiyor
peşinden yılları kovalıyor

Ben on yedime giriyorum
sen hep on altı kalacaksın

Toprağından kaçarcasına
başka beton kiri binalara yerleşiyorum
diken üstünde tetik misali adımlarla
yaka avuçlayan hezeyanlar yürüyüşündeyim

Peşimde gömü bırakırcasına
insan kalabalığından yalnız ayrılıyorum
korkuyla sindirilişim ağız fermuarını sıkı tuttukça
her sohbet esasında üstü kapalı geçmişim adına 
bir parça dönüt yakıyorum

Farklı bahçelerden çiçekler sırdaşım
farklı şehrin kem kadınları yoldaşım 
sindiğim her çarşafın rüyasından
farklı bir cam güzeli pus güneşe uyanıyorum

Güneşin yerini yaz akşamlarından bir tanesi alıyor
yıldızları sayıklamak üzere anıların esaretine dalıyorum
kayıtsızca benden kopardığın masumiyetimle
bir başka gecenin rüyasına yine seninle beraberiz

İnancım olmayan yirmi birime girmek üzere iken
sen en genç halinde, hep on altı kalacaksın



9 Ocak 2024 Salı

KURŞUN TUTMAZ

Yıllar boyu süren satır sonu yürüyüşüm
esiri olduğum hatıraların çıkmazına giriyor

Sana tüttürdüğüm
aşkım, sevincim ve öfkem
satırların arasında kim vurduya gidiyor

Ne yazıktır
günahkar ellerim yeniden
dudak üstü sigara eşliğinde
kalemiyle kağıda dokunuyor

Kurşun kesiği karalıyor 
beyaz masumiyeti kağıtları

akabinde tanışıyor
kurşun yorgunu gözlerim
esrar yeşili gözlerinle

Öylesine yazıktır ki
zaman, mekan tutmaz
yılları saymaz oldum
mevsimler yoldaşı zemheri
öğle yağmuru rüzgarıyla
deşiverdi ciğerlerimi

yeni yıllar geçecek
yeni insanlar tütecek
yeni topraklara ineceğiz

senin tazeliğinden bir tutam
senin şehvetinden bir parça
senin temizinden 
bir başka beyaz kağıda
en güzelinden seni yazacağım

"Kışın senin sıcaklığın kavururdu beni
ne sen çığlıklarımı duyarsın
ne de şiirlerim imdadıma yetişir
rüyalar bizi belki buluşturur
ya da sensizliğin yaz akşamı üşütür beni"



4 Kasım 2023 Cumartesi

SANCI AĞARMASI

"Ölmek için barut ve ateşin nişanına ne gerek var?
saçlar bağ, gözler silah, dudaklar hançer
sözler kurşun olamaz mı?"

Oysa ben
düşmanımın cengaver kör kurşununa direndim de
dostumun uzattığı ihanet tüten güllerin
tatlı dikenine ölüverdim

Samimiyeten atılan sıcak gülüşler
yerini soğuk yumruklara devretti
birçok sancıyla, çokça darbelendim
ancak hiçbir sızı tutamadı
kalben sancıların yerini

lakin umuyordum hep
vücuttaki yaralar gibi
kalben yaraların da kapanıp
beraberindeki izleri alıp götürmesini

Sabırla bilediğim jilet
bileklerimden kayıp gitti
gençliğimin kan kırmızı mürekkebini
masumiyet beyazı kağıtlara akıtıverdi



13 Ekim 2023 Cuma

DİPSİZ BATAK

Tutkuların dipsiz bataklığında
kahvehane yanında çöküverdiğim
bir duygu durum akşamı
ağzıma astığım sigara
senin esaretinde yanıyor

Kışın senin sıcaklığın kavurdu beni
bazen seherler boyu
bazen ayazların ortasında
evsiz adımlarla senin topraklarına yürüdüm

senin düşlerinde uykuya teslim oldum
senin sesinden şarkılar dinledim

Üzerime sinen eşsizliğin
küllerimi şiire boyadı
ıstırap damlatan mürekkep
kağıda senin kutsallığını çırpıyor

Günahkar gözlerim 
gözyaşlarınla tanıştı
giz etmek üzereyken duygularını
ruhuma dokunuverdin oracıkta

Şefkat tutmaz ellerim
şehvet tüten bedenine karıştı
arzuların pervasızlığına yükselirken
kalbime dokunuverdin oracıkta  

Şehvet tüten gözlerin
davetkar bakışların
doymak bilmediğim dudaklarınla
satırlarıma kavuştu

Anlam aramaktan muzdarip
tüm bereket güzelliğinden acizim ki
filizlenmiş gözlerinin kayboluşlarına 
çoktan kapılıverdim
korkarım ki
öylesine bir teslimiyet
seninle ölümsüzleşiyor

Senin esaretinde kavrulan küllerim
senin özlemin ile satırlara boyandı
senin hatıralarından gelen düşlerin baharı
benim huzurlu uykularımda harlandı

günler boyu
aylar sonu
seherlerin en güzeli
tüm ayazların ortası
sadece sen
sadece ben



24 Eylül 2023 Pazar

DARALAN ÇEMBER

"Bir daha tanışacak olursak
memnun kalmayacak hiçbirimiz
çünkü güzellik içtendir demişler
oysa özümüzde çürüğüz hepimiz!"

Bizler aynı kalabalıkta beraber yürüdük
sizlere öncülük ederek adımlar attım
sizin refakatiniz ile birlikte yürüdüm

Yükselişinizi beraberinde kutlar iken
sizin dudaklarınızın esareti altında
beraber yürüdüğümüz patikalarda
tek başıma sürüklendim
o kulaktan
öbür kulağa

Kimi zaman 
ruhumdan bir parça koparıp
aranıza yeni insanlar kattım

Kimi zaman
dudaklar boyu uzanıp
tutkulu zamanlar tattım

çoğu zaman kaçtım
yeri geldi savaştım

Karanlık zihnime her indiğimde
kayıp, sessiz ve yapayalnızdım
her yalnız yürüyüşümde ise
kendi kavgamla baş başaydım

Korkarım ki
neden olduğum kargaşalara
büsbütün kayıtsız kaldım
umarsız çöküşüme aldırış etmeyin
cezamı fazlasıyla çekiyorum

Aslen 
kimse için 
yücelik katında bir dünya ümit etmiyorum
sizi mutlu edecek yalanlar yerine
hayat kopartan gerçeklere terk ediyorum

özgürlüğünüzün tadını çıkartın
insansı aşkınız bozguna uğrayacak
hislerinizin tüm kötülüğüyle
saplantı zincirine tutulacaksınız
daralan çemberin içinde 
tek başınıza kalacaksınız

günü gelecek
dişler gösterilecek 
beraber topladığınız kurşunlar
birbirinizin kanını dökecek

ben ise tekrardan kayıplara karışacağım
beni canavar eden sarraf
sizi yeniden yaratacak



15 Ağustos 2023 Salı

HATIRLANIŞA DAİR

Unutmak istiyorum
renksiz kayboluşların
tatsız yolculuğunda 
yarını kovaladıkça
geçmiş günleri yıllara terk etmek

Lakin elimde değil
ateş arsızı tütünüm yandıkça 
dudaklarına doyumsuz dudaklarıma asılıyor
ne zaman hüznümü boyamak istesem
kalemin kağıda dokunuşu
sarmaş dolaş sevişlerimizi anımsatıyor
hatıralar aleminde buluyorum kendimi

Seni yıllara terk etmek isterdim
Lakin elimde değil

yeni bir başlangıcın geride bırakmışlığı adına
karanlık bir uykuya dalmış iken
rüyalarıma sızıntı ediyorsun
kendini hatırlatıyorsun tekrardan

Unutmak istiyorum
Lakin elimde değil

sana benzeyen suratlar görüyorum 
senin kokunu anımsatan bahçeler
sesini benzeten şarkılar duyuyorum
hepsi seni hatırlatıyor
hiçbiri sen değilsin

kasten yeni bedenler tadıyorum
aslen sen karşıma çıkıyorsun
nedensizce senin özlemine sargın 
bir gecenin köründe buluyorum kendimi

Ve de dokunuyor kalem kağıda yeniden
yontulmuş kalbimden ızdırabın mürekkebiyle
bulanık hafızamda özenle muhafaza ettiğim
anıların esaretinde karalıyorum senin adına
sana dair
sana ithafen
seni yazıyorum

"Ne sen beni duyuyorsun
Ne de ben seni unutabiliyorum"



4 Ağustos 2023 Cuma

YUMRUKLA TOKALAŞMAK

Yaka paça aranışların başında
pervasızlığın esaretinde
söz kesen adımlar ile yürüyordum

Şayet 
diken üstü mesken yollara
bilenmiş yumruklar eşlik eder
ve de şiddet ile sıkılmış bir yumrukla
barışıklığın selametiyle tokalaşamazsın

"Henüz ilk darbeden itibaren
laflar bölünmüş, nefesler tutulmuştu
beni benden iyi tanıyanım
benim hayat kopartan tehdidimdir"

"Akabinde ikinci darbe indi
bağlar kopmuş, yakınlık unutulmuştu
tanışıklığın sıcaklığı
çoktan soğumuştu"

Samimiyeten atılan gülüşler
nefret kusan çığlıklara dönüştü
çünkü dostane arkadaşlıklar
kavga kıyamete büründü



9 Temmuz 2023 Pazar

YENİDEN BİRLEŞECEĞİZ

Nece güzel tabiatın iki kavuşukluğu
bir çarşamba akşamı, kadeh dibinde 
senin rüyalarından uyanışın uyuşukluğu
ve de göğüslerine yumulu dudaklarımın sarhoşluğu

"Şayet seninle tanışmak tesadüftü
seni tanımak benim tercihimdi
lakin aşkın tahriki şehvetiyle seni arzulamak
benim kontrolümde değildi"

Baştan çıkartan masken yüzündeyken
sana güzel olduğunu söylemeyeceğim
çünkü üzerinden düşürdüğün kıyafetler
kelimeleri kifayetsiz bırakıyor

Olaydı ki dünyadan göçüp gitmeden önce
dudaklarımız sevişirken
bir kez daha sarsaydım bedenini
son bir kez göğüslerinden tatsaydım
ardından belki cehenneme sürgün edilirdim
lakin benim olduğum cennet sensin
bu yüzden ilk bulduğum şeytana yapışıp
cenneti tarif eder, seni anlatırdım

"Doğu Trakya'dan yola çıkan bir trende koltukları değiştik
sen camdan bakmak istiyordun, ben ise yanındaki koltukta
manzaram olan seni izlemek"

Şayet bu evrende sayısız yıldızı seyre daldım
eğer tek bir tanesi senin ışıltını sunsaydı
sensizliğin karanlığını, senin aydınlığınla yaşardım

Günler, haftalar
aylar, yıllar geçti
asırlar, yüzyıllar geçecek
ayrılık gömülü topraklara gömüleceğiz
özlem kokan çiçekler yeşereceğiz
yaşam tüten tabiata kökler vereceğiz
ayrılışların ve kayboluşların esasında
yeniden birleşeceğiz



13 Haziran 2023 Salı

SENİN YAZARIN

Hadsiz bir merak ile başlayan sorgu sual aslında varoluşun en büyük erdemidir.
Bu dünya insan için bir merak kaynağı değil midir?
Aradığın soruların cevabını er ya da geç, genç veyahut yaşlı, elbet öğreneceksin.

Lakin arzu ettiğin cevapları çözümlemen bu kadar kolay olmayacak.
Çünkü beni tanımak, beni anlamak veyahut beni öğrenmek için önce kendini keşfetmen gerekiyor.

Şayet baştan sona okuduğun bu karmaşık dijital defter, dört duvara hapsolmuş bir şairin karanlık mahzeninde, bir o kadar karanlık zihninden döküntülerin karşına sunulmuş karalamacasından ibarettir. 

Ben, topluma kabul töreninde taktığımız maskelerin yalnızlığında düşüşünü temsil ediyorum.
Ben ki, edindiğimiz kimliklerin ve bize bahşedilen rollerin örtbas ettiği benliğim.
Şayet ben, benim gibi olan insanların eseriyim. Sanatım, benim gibilerin hayatlarından parmak izleri taşır.
Çıplaklığıyla, bereketiyle, hüznüyle, sevinciyle, korku ve şüphesiyle ve de tüm gerçekliğiyle var olur.

Benim hitabetim yoktur, aslen lakaplara teslimiyetim beni var eder. Şayet mücadele ettiğimiz yaşam üçgeninde küçük savaşımızı verirken birçok sefer etiketlere maruz kalmaktayız. 

Bana atfedilen Mert resmen adımdır.
Tarihin ilk katili olan Kabil, şair mahlasımdır.
Günah kokan betonlara kazınan Sangrento, sokaklarda yakama yapışmıştır.

Ten renginin, göz renginden daha büyük önem taşıdığı hatta uğruna kan döküldüğü bu topraklarda şiddete tabii tutuldum. Büyüdüğüm tek bir konuttan birçok mahalleye yürüdüm. Ancak nereye gidersem gideyim, sırt kamçısı vahşet ve istismar peşimden benimle geldi.

"Travmalar büyüdü 
mahremiyet gömüldü
Duman ve kül konuştu 
sanat eserine dönüştü."

Toprak sevdiklerimi aldığı için bu denli derinlere doğru indi kalem.
Ruhsal kayboluşlar önce kabusları yarattı ve haykırışlarım bu denli gürledi.
Satır arasında kim vurduya gitmiş sanatım, yılların serenatını sunum etmektedir.

Lakin sorgu sual ettiğin zihin kurmacaları, benim büyüttüğüm çığdan daha büyük bir çığlıktır.
Şayet bedenim dışarıdan dipdiri, ruhum ceset üstü katillerin parmak izlerini taşır.
Betonu günah kokan kanlı binalarda büyür, vefalı topraklardan çıkıp gelir.
Bir intiharı, bir başka cinayeti anlatır dudaklarım
kimine şehveti yaşatır, kimi görmekten sakınır.

Kara Fon, 27 Kasım 2019 gecesinde 11 katlı Başakşehir'i anlatır. Bana halen günler saydırır.
Kabil, kötücül yönlerimi resmeder. Beyne sıçramak üzre damarlarımda dolaşan kandır.
Çakıl beni inşaa etmiş olan kalpazan dostlarımın öteki adıdır. 
Kutsal Ruh veya Mesih'i aslen görmedim.
Kendini dini önder olarak meshedenlere sanatımla tükürmektir benim ibadetim.

"Beni, seni ve onu anlatıyorum
lakin anlamakta güçlük çekmendir asıl gerçek
beni anlamak, kendini keşfetmekten geçer
gözlerini kaçır, kulaklarını kapat
sessizlik gerçeği değiştirmeyecektir"

Yumruk yaptığı için bilekten kesme eller ile yazarım.
Ölmüşlerimin, sevdiklerimin ve kandaşlarımın ağzından yazarım.
Susturulmuşları, karanlıkta kalmışları, aydınlığa çıkma yolunda cansız bulunmuşları, tetik üstü kaşınan parmağın fırçayı tuvale vuruşları, en çok sevmişleri ve de aşık olmuşları yazarım. 

Çünkü ben ki bu satırların sahibi Şair Kabil
senin ilhamın, senin esintin ve senin ağzından meydana gelmiş bir yazarım.



12 Haziran 2023 Pazartesi

BEN YANINDAYIM

Gökyüzü maviliğinden 
doğacak güneşe teslim
sen ve ben henüz kavuşamadan
bir gece bertaraf ettik
yeni bir güne açılıyoruz

Şair karaladı kağıdı
ressam çizdi tuvale
ayyaş döktü şarabı
kumarbaz oynuyor son kartını

468 bin metre öteden 
bin bir çeşit sorgu sual
Hangi sofradasın?
Nereye gideceksin?

Kuzey Marmara yolunda
atımın üzerindeyim
beton yığınları arasından
adım adım yaklaşmak üzre
hayat vermiş dudaklarını
kupkuru dudaklarımla kapatacağım

Kızıl saçlarımı ateşe veren güneş yüzünden
dünya hiç olmadığı kadar sıcak
ama ben sıcak, soğuk ayırmam
seninle geceyi gündüz ettiğim gibi
senin sesinle yanar, senin sözlerinle soğurum
kavuş gelmenin arzusuyla kavrulup dururum

Bir yanda sensizliğin esaretinde yontulmuş kalbim
öte yanda seninle kurulan hayallerin uykusuna daldım
tıpkı mesafe kapatan, rüyalar süsü
o cennet şefkati gözlerinin uykusuna doğru
adım adım yaklaşmaktayım

Ve elbet senin yaşadığın topraklara ineceğim
belki bu yolda cılız atımı kaybedeceğim
lakin ben geri dönmeyeceğim

Aylar yıllar geçiversin
içimde senin ateşin tüterken
sensizliğin hasreti esir alacak bedenimi
ve ben sana olan inancım uğruna
senin yoluna doğru, adım adım
cılız bedenimle, tek başıma yürüyeceğim

"Yaşam serptiğin tarlalar üstü
şehvet tüten dudaklarımla
taze göğüslerine sanat bahşedeceğim
kemik beyaz ellerim birer fırça gibi 
güneş yanığı tenine eserlerimden izler bırakacak"

"Benim için giyindiğin kumaşları
bir bir üzerinden düşüreceğim
gözlerin yalvar yakar gözlerime kilitli
pürüz tutmaz bacakların arasında
şiir dökmüş ağzımdan ruhuna yaşam serpeceğim"



2 Haziran 2023 Cuma

HAZIRSIZ YAKALANMAYACAĞIM

Rüyalarda cinnet geçirten melodi
kül ve duman bitti
ateş ve barut tüttü
kan beyne sıçradı
IRK VE TOPRAK VAKTİ!

Anadolu toprakları, enkaz altında halkım
Batı kesim, boş kovanları ile meşhur meydanlarım
Ege kıyıları, sessiz işgale uyandım

Şayet ben hiç oy kullanmadım
kurtarıcı beklemedim, taraf tutmadım
çünkü bileniyordu müdafa uğruna yumruklarım 
kaşınıyordu tetik tutmuş parmağım
AYAKLANDIM!

Yeşil örtülü tabutlar dizilirken
topraklarımız işgale uğradı
barış ve özgürlüğün marşını söyleyenler
televizyonlarda acı ve şiddet çağrısı yaptı
mağdurun kaderi ölmektir
KAZANAN KAZANDIĞINI
KAYBEDENE ÖDETİR

"Çok şey bildiği için öldürülen subaylarım
Sizlerin sisi içinden yürüyorum
susturulmuşların çığlıkları ile 
son çırpınışların işaretini bekliyorum
İLLE DE ZAFER!"



13 Mayıs 2023 Cumartesi

TEMSİLEN KARŞILIK

Beden teslimiyeti
duygusal bağımlılığın getirisi
ama bilirsin sen
"sevmenin sevilmekten 
daha yüce olduğunu düşünen kadın"

Sana zanaat katan canavarı sen besledin
zararlı bağlantı veyahut sapkınlık
mezarlıklar boyu sen ziyaret ettin
bağımlılığınla oracıkta gömülüverdin

Ve de bilmeni isterim
ilk sayfasında
"şairler yalan söylemez"
yazan her kalem
en kuru kağıda yazılınca
bu şehrin en güzel kızı
en kem kadını demeden
kalbini böler ikiye

Ne kalbinde, ne fikrinde
unutmak zordur
affetmek de

Elbet yakacak canını
caddeler boyu dolaşırken
elinde bir sigarayla
ev önü bir durakta
buluvermek kendini

Elbet tadacaktır herkes
Zerdüşt gibi yalnızlığı 
Kabil gibi kıskançlığı
karşılıksız sevginin
yarattığı acıyı

"Seni de ziyaret edecekler
tıpkı senin ziyaret ettiğin gibi 
başka bir şehirde
başka bir mezarlığı"

Bana kızmayasın hiç
sana kendimden çok şey kattım
nikotin kanına karıştı
kalem kağıt çıkıştı
dudaklar birbirine yapıştı

Bana atıf etmeyesin hiç
ben özgürlüğüme kavuşacağım
kağıt kalemi elime alacağım
farklı topraklara seyir ederken
farklı bir isim yazacağım

Anıları yakıp dumanı çekişini kutlarım
lakin ciğerlerine nüfuz eden duman
odanı buhar ederken
anıları götürüversin

Şayet güzel anılar, kötü anılar
hayat boyu koşuşturacağız
her gece, bir bayi, bir park
Ömer Dayı gibi kaybolacağız
arkamızda bir kadın, bir çocuk demeden
bir gün biz de yok olacağız
gardenyalar serpilmeden
tabiatımızda acı çekerken
Toprak Ana'ya teslim olacağız



11 Nisan 2023 Salı

ORMAN ADAMI

Yaşam nefesi üflendi
seher rüzgarı ile doğduk
güç, kuvvet ve kudretimiz ile 
ormanlar yeşerttik
sadece biraz mutlu olmak suretiyle
yalnızlığı tercih ettik

Kutlu yol adına yürüdüm
bir baraka, bir kulübe 
biraz vefalı toprak edindim
dağlar boyu köklerimi aradım
ormanlar geçtim, ırmaklar yüzdüm
ancak gerektiğince avlandım
gerektiğince kaçtım
koşuverdim sisin içinden

Önce özgürlüğümü kazandım
sonrasında huzuru tattım
yanan ateş dumanında
ben de dumana karıştım
kül olana dek tüttüm
ve de güneşin kavruluşuyla
oracıkta yanıverdim

Öncülerimizi öldürdünüz
kadınlarımız tecavüz ettiniz
bizler doğduk
sizler hakir gördünüz

"şimdi ise topraklarımız işgal ediliyor
şehir kaygısı yüzünden insanlar ilkelleşiyor
yılların mücadelesini bırakalım
ağaç reçinesi misali özlerimize karışalım
bırakın yaşayalım
barış için savaşalım"



1 Nisan 2023 Cumartesi

YENİ BİR SIFATLA

Zaman geçer
aylar ve yıllar
yaz ve ilkbahar
bazı şeyler değişmez
ve de geçmez yılların izleri

"Şiddetle büyüdüm"
bu demek değildir
şiddetle yaşayacaksın

"Yaşamadım"
bu demek değildir
vefalı topraklara ayak basmayacaksın

Ve değildir en güzeli
ne zarar vermek
ne de nefret etmek
bazen gerekir baş eğip 
doyasıya kayboluşa doğru
adım adım yürümek

Bazen gerekir yanan yaprak ateşinde
kavrulasıya is kokusunda tütmek
duman ile dumanlamak
gerekir bazen
kor olup tutuşmak
ve de küle evrilip sönüvermek

Asıl barış ve huzur içinde yaşamak demektir
toplamak mantarları ve bitkileri
biçmek hasat zamanı ekinleri
unutuvermek dünyevi zevkleri
ve de dertleri
belki bir gün
belki bir saatliğine

Özgürleşmek demektir
kopup gitmek gezegenden
insan işlerinden sıvışmak
ve de geri dönüp
bir anda karışmaktır insan içine
ama boğuşmadan
ancak didişmeden
yeni bir sıfatla
yeni bir hayatla



14 Mart 2023 Salı

OLDUĞUN YERDE KAL

Gardenya saflığıyla serpilmiş
ruhsal temaslarınla sayfalarımı kuşattın
yaşam olmayan bu şehirde
yaşam dolu sevimliliğin sayesinde
gönül değirmenimi sen çırptın
kavuş bilmez bakışlarınla 
benim bakışlarımı da yumuşattın

"Ve şimdi dudaklarını borç istiyorum
ama geri ödeyemeyecek kadar çulsuz
sanatını cadde bostanlarında
serenat eden bir şairim ben
o yüzden borcunu dudaklarımla ödeyeceğim"

Eğer gitmek istersen
uykularım bölünecektir

Eğer kalmak istersen
tutku bahçelerim seninle yeşerecektir

O yüzden sakın ola gitme 
çünkü senin uykusuzluğunla uykusuz
senin naifliğinden ziyade narinim

O yüzden sakın ola gitme
çünkü zaten yollarımız birleşmedi
ve biz kayıp ve garip
bir o kadar uzağız

Olduğun yerde kal
değil iki hafta
aylar, yıllar devirelim
son otobüs durağından
kavuşulmamışların hasretiyle
yan yana yürüyelim

Olduğun yerde kal
bir yaz gelsin, iki kış gitsin
mevsimler geçirelim
son sokak lambası altında
senden aldığım kavuşma tadını
dumana boğduğumuz sigarayla 
yan yana söndürelim

Yeminler olsun dudak borcumu
dudaklarımla ödeyeceğim







9 Mart 2023 Perşembe

KUTSAL ORMAN

Doğanın büyüsü açığa çıkıyor
göze gelen gerçeklik yeniden doğuyor
bir sarkaç misali uzanıyorum
ve göklere boy pos açıyorum
şimdi ise köklerimi arıyorum

Atalarımın kanından
şiddetin yuvasında doğdum
ötekileştirmenin ötesinde
ayrımın ortasında
nefes nefese kaldım
soluk almadan yaşadım

"Çoğumuzun kurtuluşu için
birkaçımız acı çekmeli
Çoğumuzun yaşaması için
birkaçımız ölmeli"

Doğadan bitkiler ediniyoruz
bizim yaratılışımızdan itibaren
onların büyüdüğü toprakları eşeliyoruz
bir tohum, bir mantar
ve bir ekin hasat ediyoruz

Bilge bir adam beliriyor
bana doğanın acımasızlığını öğretiyor
bir mantarın zehrinden arınmayı
bir meyveyi ağacı incitmeden toplamayı
ve öğretiyor bana hayatta kalmayı

Kendimi tanıtmak için izinler istedim
topluma karışmamak adına yeminler ettim
kendimi buldum bastığım her toprak parçasına
yalın ayak, çamurlu ellerimle
yürüdüğüm ormanın içinde
ne denli bir zenginliğe sahip olduğumu fark ettim
ve geri dönmek istemedim

"Benim kutsallığımı isteyebilirsin
ama iznimi asla
çünkü ilk nefes alışından beri özgür
son nefes verişine kadar serbestsin
özgürlüğün tadını çıkarman dileğiyle
istediğin zaman gidebilir
istediğin zaman geri dönebilirsin"




7 Mart 2023 Salı

SÖNÜK CİĞERLER ŞAHİTTİR

Anlam bilmez uzak diyar şarkıları
yeniden dağıtıyor kartları
ciğerlerime nüfuz ediyor
bırak çalsın
çığırsın dumanı
kaplasın sisle odamı

Bir yandan mezarlık gülleri arasından
çıka geliyor bir cancağız
aylardan kalma
yakınlaşıyor dudaklarıma
eşsiz dudaklarıyla
yanıyor ve külleniyoruz

yatağına sindiğim bir kadın
yatağıma sinmiş bir koku
bir yanda tüten eşsiz huzur
öte yandan tüten şehvet ve tutku

Şayet biri bana güven duvarımın
bir gün tahribata mağdur 
bir gecede infilak edileceğini söyleseydi
geri durur, tek adım atmazdım
aramazdım cadde bostanları

Duygudurum duraklarında bir gece
gün ağarana dek tutkulu sevişlerin
ve sulu öpüşlerin ortasında
dengesiz insanlar olan bizlerin
birbirimizden kopuşuna şahidim

Olmuyor ve zorluyor 
içimdeki birikmişliklerin yerini
ciğer deşen şarkılar
ciğer külü sigaralar alıyor
ve yeniden dirilmek üzere
yatıyorum kokundan tütsü yatağıma
yeminler olsun acıtıyor




20 Şubat 2023 Pazartesi

UZAKLAR BOYU

Bir kahvenin hatrıyla tütüyoruz
sen ise üzerimdesin
dudaklarında nikotin
göğüslerinde ise derdeva bir tat kalmış
doyumsuzca sevişiyoruz

Bir haftada bin bir kavga gürültü
bir günde bir kopukluk
bir gecede ayrılık
gün doğuşuyla gelen barış güvercini
yeniden kavuşuyoruz

Tahriki tatbikat bir bakışla
öpmek doymaz ağzından kelimeler dökülüyor
gönlüme serpiyorsun tüm azizliğini
ve akşamına uzaklara karışıyorsun

Belki senin için yakın
benim için ufukları aşkın
yürümek bilmez bir mesafedir bu

Çünkü değil beklemek günleri
sesinden yoksun iken bile 
darma duman, çöktükçe çökercesine
senin seçtiğin şarkının bereketiyle
bir başıma, yapayalnız, gözlerinin hasretiyle
seni düşünerek tütüyorum
ve de kaldırıyorum başımı sisin içinden
tavana doğru dilekler dileyerek
istiyorum seni




18 Şubat 2023 Cumartesi

SON ÇIRPINIŞLAR

Bir sorgu sual ile başlayan bir tutku
eşsiz kokunla tütmüş çarşaflar
ve de dört duvar içi yükselen müzik

Kim derdi? 
Bir uyanışla başlayan anılar
bir feraset ve nefretle son bulacak

Güvenini serzenişten sarkaç misali
kırdım ve de burktum ince ton yüreğini
ne dönüm, ne dönüşüm bıraktım sana

Mental sağlığımın kimyasıyla
sana yaşattım uyanışın nefretini
o an kusmak ve dağıtmak istedin
masumiyet kurbanı, canavar paravan suratımı

Ve hassas tenimde bıraktığın izler eşliğinde
bir daha göremeyeceğimi biliyorum
o şehvet tahribatı, defalarca tanıştığım suratını
gideceksin bu diyarlardan

Ve de döneceksin bir gün
ayak bastığın, çiçek açtığın vefalı topraklara
aklına bile gelmeyeceğim
gelirsem de hatırlamak istemeyeceksin

Ben ise yaptıklarımın mahçubiyetiyle
pişmanlığın bir başka meyvesini
sensizliğin esaretiyle yaşayacağım

Kim bilir?
kavrulacağım belki de
sensizliğin esareti
senin bıraktığın güzel anılar
ve de senin izlerini taşıyacağım




5 Şubat 2023 Pazar

GELENEK BİLMEZ GÜVERCİN

Yaşadığım dünyada her zaman dört köşe vardır
benim için güneş parlamaz 
ve de tüm dünyam karanlıktır

Benim kurşun geçirmez pelerinim
ve de nefrete siper olmuş bir suratım var
nereye gidersem gideyim
başka yakalardan selam gönderiyorlar
bu yüzden edebim bozuktur
ne üslup bilirim
ne de terbiye
kalemim şahit
kağıdım tanıktır

Zamanında konuşurdu yumruklarım
birden bire sıvazlanırdı bir kehribar keski
sokak kızıla boyanır, dönerdi bir başka evin direği
belki mefta, belki kevgire

Senin ufkumu genişleten bir ilhamın var
bereket sütü emdiğim göğüslerin
ve de şehvetimi paravan eden dudakların

Ne yazıktır benim için
senin gibi tabuttan çıkma bir güzelliğe 
zorunda kalmak, açıklama yapmak
özgürlüğüm gibi kaybedeceğimi her şeyimi
birer birer
birden bire

Uluslar kuşatılacak
vatanım işgal edilecek
cadde bostan köklerimi arayacağım
tıpkı senin gibi
belki de kaybolacağım

Sanıyorum ki
parmaklarımı bir bir kıracaklar
ve uzatacaklar karaladığım defteri

Cengaverler kör kurşunu ateşleyecek
ve vuracaklar "Barış!" diye inleyen
özgürlük marşı cıvıldayan güvercinimi

Güvercin düşecek meydanın orta yerine
üçüncü sayfada, kenar köşeye
atacaklar bir manşet
ve yazılmayacak
bir başka şiir
bir başka kağıda



10 Ocak 2023 Salı

SOKAK MUHAREBESİ

İnsanlar nefret eder, tanımadan birbirini
nefret büyür ve doğuverir husümet
aynı topraklarda büyümüş insanlar
birden oluverir kanlı kinli

Karşılaşılan köşe bucak sokaklarda
kanın çekilir, düşünmezsin evi barkı
ne de sevdiğini
hürriyetin uzaklaşır ellerinden kaçarak
ve de sen olursun
adaleti sağlayan
çünkü yoktur senin için
ne kolluk, ne de kuvvetleri

Gezin üst noktasından
arpacağın tepesinden 
en öldürücü noktadan
seçersin hedefi
belki gözlerini kapatırsın
belki elin titremeden
çekersin tetiği

Artık karşındaki sana benzemez
onun da küçük bir dükkanı vardır
evde bekleyen dul bıraktığın karısı
köşe bucak gecekondu dairede 
ocakta yemeği tüten kutu kare bir bacası

Aklına bile gelmez
artık lazımdır senin yaşaman için
onun ölmesi

Barış ister üçüncü sayfalarda
isimsiz bir cengaverin şiiri
sonra tıkarlar onun da ağzına güvercini
bu yüzden edepsiz bilirler 
Anadolu ermişini

Savaşın biter, husümetin diner
ama oracıkta bitmez
sokaklar çatışır
temizler durur birbirini
ve de sürecektir
aynı topraklarda yaşayan
asırlar boyu süren
kanlı kinli manşetlerin kahramanı
kin, nefret ve de husümetin eseri



22 Aralık 2022 Perşembe

KALBEN YARALAMA

Yıldızlı gök kubbe altında yürüyorum
takriben bir gece yarısı
ve sokaklar boyu seni görüyorum
önce silüetin beliriyor
ve duyamadığım, doyamadığım
vakum yumuşağı saçların görünüyor

yıldızlı gök kubbe altında
bir gece yarısı

Sisli bulutların kapattığı güneş altında
zemheri mevsimin son aylarında
umursamaz tavırlarında kavruluyorum
ve zaman geçiyor, kayıp gidiyor
sürüklüyor beni uzak diyarlara
yine de dönüp arkama bakmıyorum

Önce uzak diyarlara ilk adımı atıyorum
uzanıyorum ıslık öttüren bozkırlara
ve de kurarken hayaller
dalıyorum oracıkta, sızıveriyorum
seninle kurduğum, kavuş bilmez alemlerden
özlem bitmez rüyalara

Akdeniz topraklarındayız
vücutlarımız toprağı delen bir kardelen gibi
boylu poslu kök salmış
bir o kadar bağlı, bir o kadar tutkun
ve de doyamıyorsun bana

Ve delicesine öpüyorum seni oracıkta
dudaklarımız sevişiyor
sen hiç olmadığın kadar ısınıyorsun
her dokunuşta şehveti tadıyorsun
öylesine savunmasız
ve de yarınlar yokmuşçasına sevişiyoruz

Şayet böyle bir rüyadan uyanılmaz
ölüm uykusuyla göreceğimi bilsem
ateşler içinde yanmayı yeğlerim
şayet ateşler içinde can vermek
sensizlik esareti altında kavrulmaktan 
daha fazla yakamaz canımı

"Kalben yaralama suçundan 
bir gün sende yargıılanacaksın
senin açtığın yara izinde
kor ettiğim ateşten yanan sigaram bilirkişi
ciğerlerim mağdur
bu satırlar şahidim olacak"





9 Aralık 2022 Cuma

TAHRİKİ BEREKET

Gün ağardı, güneş yükseliyor
bir başka gün, yeni bir filize kucak açıyor
ve de sen, sen ki 
şüphesiz günümün şaibesi
takıyorsun yine 
baştan çıkartan maskeni

Cam gözlü kalbini dışa açıp
sömürüyorsun gri gökyüzü gibi
sıkıntılı bozkırlarda
teker teker, tüm hislerimi

Önce yalpalı, eski topraklarda
okşuyorsun yüreğimi
tüm çıplaklığıyla
ve de yürürlüğe giriyor 
tekrardan sevişlerin uğruna
kutsallaşmış tahriki bereket
ve bitmek bilmiyor
kopuyor oracıkta
ansızın bir kavga kıyamet
hüznün yerini küslük
küslüğün yerini özlem alıyor

Kavga kıyamet bitiyor
gün yine ağarıyor
dibe çöktüğü gibi
yine yükseliyor güneş
aniden zirveye

Ve ben bereket sütü göğüslerinde
pelteleşmiş ağzımı toplayamıyorum
güceniyorum, konuşamıyorum
sadece gülüyorum

Şayet bizler
yarınlar yokmuşçasına yaşarken
sorgu suale tutulunca
savunmak üzere yine kahkahalar eşiğinde
gülmez miydik?

Şayet bizler ki
sırtımız her döndüğümüzde birbirimize
ihanetin keskin sapından tutup
ayrılığın sivri ucunu saplamak yerine 
sırt sırta verip
yine gülemez miydik?






4 Aralık 2022 Pazar

ŞAYET

"Sayın Tanrı'ya kalırsa
seninle sevişmek günahtır
daha neler?"

Şayet seninle yan yana 
tek bir bakış esasında
sevişmek tekrardan yürürlüğe giriyor

Ses seda etmiyorum
saklıyorum seni insanlardan
kimselere bahsetmiyorum
üstüme sinen kokun tüterken
kimselere anlatamıyorum

Şayet senden bahsetmenin 
tam sırası geliyor
meydanın tam ortasında
susuyorum ve de yürüyorum
arkama bakmadan

Çünkü biliyorum biriciğim
senden bahsedince
yargı zinciri asacak kollarımı
vuracak her biri sırayla
önce karnıma, sonra suratıma
kıvranacağım acıdan
ve de senin uğruna

Şayet ben korkmazdım senin yanında
kaçmaz savaşırdım, düşünmeden konuşurdum
şimdilirde kaçışlara kaldım, kaçıyorum
hürriyetin süt beyaz maviliği misali
firar ediyorum beni hapsettikleri 
nefret mahzenlerinden

Şimdiler farklı, sen yoksun
sensizliğin esareti altında
bir sigarada kavruluyorum
bin bir dumana boğuyorum
ve de boyuyorum kül rengi duvarları

Şayet senle duvarlara boya çarpmak vardı
oturulan mezarlıkta merasim etmek
ve de olmak vardı dudak dudağa
göğüslerinden bereket sütü emercesine tutkun
uğramak vardı sevilesi suratındaki yenilgiye
sensizliğin esaretinde, bir o kadar bozgun



21 Kasım 2022 Pazartesi

SIRRA KADEM

Şayet her şiir içeriyordu
tanımadık suratların ailecek bir resmini
mahçubiyetini gizleyemiyor
yüzündeki yılların izleri

Kör Ali'nin şafağında bahsetmiştim
sürgüne tefe konduğumuz gurbet yolunda
ne denli azap getiren bürokrasinin
kana susamışların siyasetinden geçtiğinden
bahsetmiştim baba

Ağır Ceza Mahkemesi
kapalı duruşma
bir sanık, onlarca tanık
yüzlerce mağdur var
fakat sen yıllarca süren kovalamaya
kulak asmadan, arkana bakmadan
tek bir kelam ediyorsun
"Ben sustukça yaşayacaksınız evlatlarım"

Korkuyorum patron
yıllar süren bu koşuşturma sonunda
karar bağlanacak ve sen yakalanacaksın
koca koca adamlar yine gelecek
bizler uğruna susacaksın
ya da susturmaya yeltenecekler
belki de yalanlar eşliğinde
kaçmaya devam edeceğiz

Ama gözün arkada kalmasın
sır tutmayı senden öğrendim
ve senden öğrendim
zorunda kalırsam
canımı müdafaa etmem gerektiğini 
yine senden öğrendim
bazen bir bilgiye sahip olmanın
özgürlüğünü tehdit edip
seni ölü bir adam yapacağını

Bu yüzden yetiştirildim 
sen tarafından
şiddetle iç içe
ve de saklanarak
kendi kapalı kutumda
karanlığın ininde



2 Kasım 2022 Çarşamba

AYRILMIŞLARIN ÖYKÜSÜ

Başakşehir'de gezdim teninde
tüm çıplaklığıyla, tane tane dokunuverdim
Kayaşehir'de seyre daldım gözlerini
tüm bereketiyle, tutuluverdim

Sen ki
sulu öpüşlerin yargıcısın
tutkusal şehvetin ta kendisi
dudaklarımın işlediği en ihtişamlı parçasın

Bereket sütü diyorum
tüm güzelliğiyle, göğüslerini
benim kadar kimse değerlendiremez

Doğu Trakya
senden laf açmanın tam sırası
kalabalık parklarda, sahnelerde 
hatta meydanın tam ortası
özgürlüğün marşını söylerken
sen kokan hayaller kurmanın
en güzel anları

Bizler, sen ve ben
sanıyoruz ya
millete devran tutmuş
geceyi gün eden aşkımızı
kimsenin bilmeyeceğini

Görecekler, duyacaklar 
ve de yargılayacaklar bizi

Şayet, gizlemek mümkün değil
sarkaçlar boyu sallanırcasına
umarsızca sevişler sonrası
güzellikler güzeli aşk 

Belki kurşuna dizecekler
belki de tefe koyacaklar bizi

"Kurşuna dizedursunlar beyim!
şayet ben ve o, her ayrı günümüzde
bin bir defa vurulduk, bin bir defa gömüldük"

O sebebiyet
nefes alacağız
fakat ayrı kalacağız
bu dünyada değil
cennet bahçelerinde buluşacağız

"Ve ben sensiz kalacağım
uzak diyarlarda
benzer yüzleri sen sanacağım
adını anıp anıp ağlayacağım
kim bilir? Öleceğim belki de"



24 Ekim 2022 Pazartesi

DUMAN VE KÜLÜN DOSTLUĞU

Telefon ahizesinden uzanan dostluk
her kelimesiyle ruhuma işleyen
getirisi eğlence, bağımlılık misali
biraz duman
biraz külün dostluğu
nece tutkun bir eğlencedir bu

Uykularımı bölen ansız vurgular
delip geçti acı eşiğimi
ani ateşlerin doğuşuyla
ani acıların doruğunda
nece korkunç bir azaptır bu

Bedenim alev alıyordu
gök kızıl saçlarım tenimde beliriverdi
betonu kirli binaların üstünde
katledilen cadıların adına 
"Yanıyorum!"

Ölmeye rağbet kala
teşhisi koydu iki uzman
ve ele verdi beni onlara
dermoskopi eşliğinde
damarlarımdan çekilen
muhafaza edilmiş bir tüp kan
koydular teşhisi, cilt kanseri
bulabilir mi bir çare
Ahmet Hamdi Tan?

Ölmeden önce yapılacaklar listesi
numara bir, ışıkla kal
şayet ışık sana yaşamı getirir
dokunduğun insanlardan öte
öylesine bir Havva bu
o denli bir vecd haline erişir
Everest'i de yaşatır Nirvana'yı da
refakati tadından yenmez

Manik oluşumdan ötürü bilmezsin 
benim güzel yoldaşım
biricik dostum
"Ben ölüyorum!"

Sigara öldürür, nikotin zarardır
her sigarayı aleve verişine
bir sigara da ben yakarım
ne de olsa yanacağız demiştim
şayet bu meret
ateşimi harlamaktadır
teessüf ederim üzülmeyesin
bu satırları okuduğunda
sen benim ateşimi söndürdün
az da olsa, çokta yansam

Vasiyetimdir, ışık beni keyfeder
ışığı benden almayın
yine vasiyetimdir
o benden bir parça gibidir 
küllerimi ona bağışlayıverin
sigarasına katsın beni
ateşe versin
son kez ateşlenecekmişim de
acım dinecekmiş gibi











19 Ekim 2022 Çarşamba

ŞAİRİTİK SONLANIŞ

Terminalde içilen bir şarabın kifayeti
apartman bacalarında gizli karga yuvaları
hepsini gördüm, hepsini tattım
korkuyu hissettim, şüpheyle yaşadım
bin bir sigara edasıyla
kaç yıl devirdim?
yeminler olsun sayamadım

Güneş doğdu, gün ağardı
hacı hocalardan, çakıl husumetlerden
bir başka güne uyandım
canım pahasına koştum durdum
kendi canıma kıyacağımı bilmiyorlardı
Rabia'nın İstiklal'inden
kendimi aynı camdan atacağımı
betonu günah kokan kaldırımlara

Yargılandım, hor gördüler
aşkımı yazdı hakir kalemim
tutkumu, şehvetimi ve de acıyı
mevsimleri yazdı henüz kirlenmemiş iken illerim
sizler kırdınız benim hakir ellerimi
müdafaa etmek üzereyken kendimi

Akabinde uzandı karanlık eller 
bir tabanca, bir kurşun, namluda mermi
beni sizler öldürdünüz
karanlık elleriniz bakır saçlarıma dokundu
gülümser suratlar parladı
kehribar keski kılıçlar bilendi birden

İntihardan mütevellit cinayet değil midir bu?
sizler kıymadınız mı benim canıma?
şayet insanı öldüren, değil midir insan?

Ben yaşamdan yoksun kılınmamış iken
huzursuzdum, dengesizdim ve de mutsuzdum
paragraflar aşikar, çıkmamış kitaplarım
şahittir doğmamış çocuğum
bu sebebiyet, değilim pişman
ne kahraman, ne korkak
ne de tasvirinize uyacağım
nihai sonlanışın getirdiği eşsiz kapanışta
sonsuza dek uyuyacağım

"Okuduğunuz satırların yazarı olan ben
şair inceliğinden öte destek topladım
mezarıma serpmeniz için taze gardenyalar stokladım
ama siz ola ki, tabuttaki iskeleti bunaltmayın
ve de sormayın neden öldüğümü, tepki toplarım"