bir çarşamba akşamı, kadeh dibinde
senin rüyalarından uyanışın uyuşukluğu
ve de göğüslerine yumulu dudaklarımın sarhoşluğu
"Şayet seninle tanışmak tesadüftü
seni tanımak benim tercihimdi
lakin aşkın tahriki şehvetiyle seni arzulamak
benim kontrolümde değildi"
Baştan çıkartan masken yüzündeyken
sana güzel olduğunu söylemeyeceğim
çünkü üzerinden düşürdüğün kıyafetler
kelimeleri kifayetsiz bırakıyor
Olaydı ki dünyadan göçüp gitmeden önce
dudaklarımız sevişirken
bir kez daha sarsaydım bedenini
son bir kez göğüslerinden tatsaydım
ardından belki cehenneme sürgün edilirdim
lakin benim olduğum cennet sensin
bu yüzden ilk bulduğum şeytana yapışıp
cenneti tarif eder, seni anlatırdım
"Doğu Trakya'dan yola çıkan bir trende koltukları değiştik
sen camdan bakmak istiyordun, ben ise yanındaki koltukta
manzaram olan seni izlemek"
Şayet bu evrende sayısız yıldızı seyre daldım
eğer tek bir tanesi senin ışıltını sunsaydı
sensizliğin karanlığını, senin aydınlığınla yaşardım
Günler, haftalar
aylar, yıllar geçti
asırlar, yüzyıllar geçecek
ayrılık gömülü topraklara gömüleceğiz
özlem kokan çiçekler yeşereceğiz
yaşam tüten tabiata kökler vereceğiz
ayrılışların ve kayboluşların esasında
yeniden birleşeceğiz