26 Temmuz 2022 Salı

YETERSİZLİK

Barış getiren melekler sesini kesti
ilham perileri bana elçilik ediyor
bu evlerde huzur yok
"Gözlerine âmâ çekilmiş
dev gibi evler"

Canilik kanında olunca
şiddet kaçınılmazdır
şayet bizler 
erkeğin doğasındaki 
benzersiz ilkellikten
peydahlanmışız

Tanrı beni cılız yarattı
sıskalıkla süsledi
korkuyla büyüttü
ezilen bendim
yanımda durmadı

Dizlerimi çamur ettiler
gözlerime morluk
bedenime yara verdiler
dövüşmeyi öğrendim

Elimi yumruk yaptım
bileklerimi kestiler
köşeye sıkışmış bir kedi misali
her köşeye çekilişte
çırpındım durdum
umarsızca

Büyüdüm, arsızlaştım
gardenya toplayan ellerim
demir vaziyet bilendi
güneş kızartan ak suratım
bana bıraktığın tek farklılığımdır
çünkü yüzümde 
vicdan ve de neşe 
gözlerimde gök kubbeden ışıltı
kızıla vuran saçlarımda ise
savaşa tekabül vardır

Ama sen ki
düşman sivrisi pençelerin
tazılardan kazıntı dişlerinle
beni bahçe bahçe meyve
ve de çok sevdiğim gardenyalardan
koparıp
yerine
şafak sayan askerlerden
arsız bir tehdit haline getirdin

Bana arkadan saldırmayı
ve de uykuda taarruzu öğrettin
çiçek demet eden ellerim
birer birer kırıldı

Ben ne mi yaptım?
tırnaklarımla duvar kazımak üzere
arzu karşıtı yeminler ettim
özgürlük çağrısını alır almaz
kafamı şöyle gök kubbeye kaldırdım
ve de yürüdüm
arkama bakmadan
bir daha dönmeyeceğim
yeminler olsun




23 Temmuz 2022 Cumartesi

DAVETİYE

Ben ki, kelimelerle dans eden adam
ak surat
dilde jilet
elde kalem misali
dudaklarımdan dökülenleri 
satır başından 
satır sonuna
büyük bir zevkle tutacağım

Sana ayırdığım zaman kıymettir 
sen ise kıymete değer bir ortak
ağzıma astığım sigarayla
nece güzel kavruluyoruz

Sen kırgın ve bir o kadar kayıp bir kızcağız
seni buluyorum, kafam yükseklerde
alçaktan uçarcasına ufak temaslar niteliğinde
nece tutkun bir sohbete davetiyedir bu!

Yaz güneşi gibi doğan sabahın
gecenin körüne doğru ilerleyen vakitleri
burada güneşin doğuşuna şahit olamadım
güneş doğacaktır elbet
not edilen isimlerden itibaren
doğacaktır güneş yeniden

Bir şiirin sana atfedilmesi midir istenen?
yoksa kulağa okunan bir kutsal ilahi niteliği
okumak mıdır sanatı keşfe çıkmışken?

Sessiz sedasız yürüyüşün yarattığı tebessüm
ve de yanan sigaranın ettiği 
biraz duman, biraz kül
kusursuz davetiyem



4 Temmuz 2022 Pazartesi

ŞAİRLER YANACAK

Yanacağız sanatsal serenat!
yanacağız
önce ben yanacağım
sonra şairane dostluklar
hep birlikte yanacağız

Tanrı
ölmüş şairleri
kalemden kor yapacak 
kağıtlarıyla yakacak
harlanacak o ateş
alev alev

Benim ateşim kül tutmaz
ben baş kaldırdım
isyan ettim
bu davayı hep beraber sırtlayacağız

Tanrı mağdur
satırlar şahit
tütünüm tanıktır
dudaklarım bilirkişi
gözlerim bayıktır

Yolumuz yol değilmiş
biz aciz kulları
aşağıda planlar yaparken
O yukarıdan gülermiş
biz "iyi ve kötü" hesap ederken
O her şeyi bilirmiş

O buyurmuş
"Şairlere gelince 
onlara yoldan sapmışlar uyarlar" 
anlam veremem ki Tanrım
okuyucunun kalbine dokunmakta mı haramdır?

Ne diye sapkınlar uysun bana?
onları da mı yakacaksın?
cehennemin kaçıncı katında
hangi kazanı bana ayıracaksın?

Hayyam bahsetmiş
Rubailer'inde
"ekşi ayran helal
güzelim şarap haramdır"

Ben haram, helal ayıramam
benim satırlarım şarap kadar tatlı
ayran kadar berraktır

Yanacağız kardeşlik
hep birlikte yanacağız
bir şiiri daha bitiremeden
Efendinin buyruklarında
ebedi azabı tadacağız!



VAR OLSUN

Sanatı serenat ettiğim kağıtlarımı yırtıp
bana kurşunu yuvasından ayırmamam için
ahizeden kan akarcasına tembihler 
gerekse tehditler ettiniz

Ama bilmediğiniz şudur beyefendiler
sizler kağıtlarımı yırtıp, kovanı namluya verirken
ben ellerimi kaldırmayacağım!

Bileğimi büküp, kalemi tutar tutmaz
yazmaya devam edeceğim
gerek tuvallere, gerek duvarlara
gerekirse kalemi tahtaya çırpacağım

Sizin hınzır deviren pençeleriniz
pervasızlıkla çırpışan kanatlarınız var
ses seda kesen iş ortaklarınız
şairi mahzeninden, tecride tıkacak uzun kollarınız var
var olsun
çünkü ben vazgeçmem

Beni şuracıkta vursunlar
peşinden on cengaver beni gömedursun
üzerimde gardenyalar bitecek
fikirlerim tütecek, göçüp gitmeyeceğim!

Yanımdan geçenler, gözlerini alamayacaklar
"Ne kadar güzel bir çiçek" diyecekler
çünkü en sevdiğim çiçektir gardenya
okuyanlarım bilecek, beni gören ve de duyan

Şiirlerim bitecek toprak üstü
bitedursun, dimdik duracağım
özgürlüğüme kavuşacağım
belki sizin elinizden
belki tanrı çekip alacak ruhumu bedenimden




6 Haziran 2022 Pazartesi

KABUL GÖRMEZ

Ağladığını istemem, ben ölünce
Beni en sevdiğin halimle hatırla
Uzak diyarlarda çalıştığımı düşün
Hayatta olduğumu hatırla
Bir gün geleceğim umuduyla
Benim için gardenyalar topla

Ama sakın mezarıma koymayasın
Çünkü ölünün arkasından küfreden
Bu milletin yüzünden
Huzur içinde yatırmazlar beni
Ne ruhum şad olur
Ne de gülerim öbür dünyada

Beni değil insanlar
Tanrı bile kabul etmezken bu dünyada



2 Haziran 2022 Perşembe

GAFİLCE

Boş bir el üzeri kesik atmanın bedeli nedir?
Boş bir evde gezmek, yalnızlığın hangi rengidir?
Boş bir yatağa girip özlem duymak mıdır hasret?
Başka insanlarda yeni meyveler aramak mıdır şehvet?

Bugün, o gün değil
Başı bozuk bir trip, başa çıkaramam
Şayet, sen ve ben, bizler
Yaşamadık mı yarınlar yokmuşçasına?

Sen var ya sen, sen ki
"hangi başka bedende yeni filizler açarım?"
diye sorgu sual edip
başka çarşaflara sinerken

Ben ise
başka bahçelerin içinden
geniz yakan, en temiz çiçekleri demet edip
gafil adımlarla
yanına yürüyordum






28 Mayıs 2022 Cumartesi

YAZIM KORKUSU

"Kurtların liderliğinde
leopar kürkü giyen bir koyun misali
saygınlığı benliğinle kazanamazsın
bazen maske takman gerekir"

Burada güneş eskisi kadar göz alıcı değil
Geceler boyu insanlar kaçıyor
Yol nereye giderse, oradayım
Körler diyarında, elimde bir ayna ile
Civardayım, dolaşıyorum
Bulacağımı ümit ederek
Umut dolu adımlarla
Arkama bakmadan
Özgürlüğün hücresini arıyorum
Çünkü parmaklıklar, sisli bulutlar gibi
Gök kubbeyi sarmış, kapatmış
Dört bir yanı giz
Arkasında kim var?
Tıpkı o körlüğe amade insanlar gibi
Göremiyorum patron, göremiyorum

Korkum herkes olmaktandır
Toplumdan değil
Yargı beni arsız etti
Pervasız oldum, aylar boyu
Dilimde jilet, elimde kehribar keski

Benim korkum acıyla yaşamaktandır
Ölümden değil

"Satırlar boyu özgürlük yaşadım
tanrının kayboluş hikayesini anlatırken
kül ve duman ettiğim kuşkulu gecelere
bir serzeniş gibi sarkacağım!"

Ve de bulacağım
bir gün ben
özgürlüğüme kavuşacağım

ruhum olmadan koşacağım
kemiklerimi hissediyorum
bugün gülüyorum
yarın güneşe bakarak ağlayacağım

"Tanrı beni düşmanlarımla bir yarattı
bu onun seçilimi sağlayan peşin intikamıdır"




21 Mayıs 2022 Cumartesi

TANRISAL POLİTİKA

Bizler tanrının günahkar ve hakir kullarıyız
Tapınım sunduk, adak verdik ve de kan döktük
Tarihimiz trajedi, doğan çocuklar sefalet gördü
Çünkü insan ırkı ıstırap için yaratıldı

Çünkü biz huzuru bulmak için başımızı eğeceğiz
Kim bilir? Belki de bizden farklı olanları 
Kan ve ter edasıyla katledeceğiz
Çünkü bizler tanrının günahkar ve hakir kullarıyız

Sokaklarda kan akıyor, akmaya devam edecek
Kurbanların çığlıklarına bağımlı şeytanlar
Ve de lanetli spermlerin ürünüyüz
Acı içinde boğulduk, ölüm meleğine güleceğiz
Suç içinde doğduk, yargılanmadan öleceğiz

Kulağa cennetten çıkış bir haykırış gibi
Bizlere güzel günlerden bahsediyorlar
Çünkü kanlı piyonlar ve kana susamışların
Doyumsuzluğu bizi hipnoz etmek için var oldu 

"Bizler baş kaldırmadık
ve bizler, bizim beslediğimiz, bizim var ettiğimiz
tanrılar tarafından kandırıldık"






10 Mayıs 2022 Salı

TANRIYI BULACAĞIM

"Ben dindar değilim
kalpsizliğin pervasında
özgürlüğünü arayan bir adamım"

Yumruklarım kamçılı
Kehribar keskim bilendi
Yedi düvel tarlalarında koşup
Göklerin saklı kralını raftan indireceğim

"Ben bir nefret kurbanıyım
hor doğdum, hakir görüldüm"

Sembolik bencil ölümsüzlük arzusu
Şairlerin kavuş bilmez hatırası
Hepsini gördüm, hepsini tattım
Ama doymadım, kafamı gök kubbeye yaslayıp
Bol küfür, biraz duman biraz kül, bağırdım

Bulutlar kapandı, yağmurlar yağdı
Gök yarıldı, kabuslar yeniden canlandı
Tanrı canlıları düşmanıyla birlikte yarattı
Şayet Efendimizin terazisi dingin değil
Terazi sallanıyor 
Bir aşağı, beş yukarı

Adaletin azap getiren yanılması
Kan ve vahşetin kusursuz tasarısı
Hiç görmedim, hepsini tadacağım
"Ben bu yolun sonunda tanrıyı bulacağım"




30 Nisan 2022 Cumartesi

885 GÜN

"Toprak sevdiklerimizi aldığı için bu denli güzel kokar
bu yüzden hasreti hatırlatır
anımsatır ve de yaşatır
cenneti de cehennemi de"

Hasret rüzgarı kurutur toprağı
Gardenyalar büyür, güller açar önce
Ağlamaklı bahçeler yeşerir
Güneş bir başka ısıtır o ziyareti
Yağmur ıslatır, gürler bulutlar
Senin omzunda, seninle akar gözyaşları
Ne gök, ne bulut gürlemesi, ne de yağmur
Dinmek bilmez bu kavuş bilmez acı

Sanatı serenat eder ressamlara
Şiirleri kül eder şairlere
Sigarayı kül tablasına basmadan söndürür
Şarabı bardağa koymadan sarhoş eder
Cengaverler yıkılır, pehlivanlar yenilir
Kızıl mezarlık gülleri soluverir
Ölen öldüğüyle kalır
Arkada kalanlar yaşadığını unutur

"Benim ölümsüz aşkım
beni cennetine kabul et
eğer tanrı beni affetmezse
şeytanımla tanışacağım
ona seni anlatacağım"

885 gün
3 yaz, 3 kış
hatırladıkça mayhoş eden hatıralar




26 Nisan 2022 Salı

ÇEKİK TUTKU

Çekik gözlerinden şehveti alırcasına
Dudaklardan ısırılışın öyküsü
Haykıracağım!

"Ben senin şehvet oyuncağınım
yüzüme bile bakmayacağın son duraktayım"

Dudaklarım kadar sıcak, yüzüm kadar kesat
Soğuktan buz kesercesine
Adım adım, uzak uzak

Bir apartman girişi, sevilmeyen bir adamla
Sevilesi bir sohbet
Şüphesiz, korkusuzca 
Esaretten uzak
Terli vücutların ıslak dudakları bir oluyor

"Farklı topraklardan kavuştuk
üzerimdesin, kasıklarımda
ellerimin bereketiyle
kalbimde ve zihnimdesin"

Bir külah, Latin dalgaları kavuş eden bir bira
Belki aynı dumanı paylaşan iki dudaklar
Belki zevk içinde kavrulan doyumsuzlarız

Ne kadar sürerse sürecek
Geriye bakmayacağım

"Kutsal tahriki dudaklarımla
senin bereket sütü göğüslerine ineceğim
senin azap çektiğin geçmişini unutturup
şüphe duyduğun geleceğini hatıralarla süsleyeceğim"




14 Nisan 2022 Perşembe

KAVUŞ BİLMEZ / ŞAİR HATIRASI

Bu gece bir meşe altında, sırt sırta
Yükümüz ağır, sana göre bir dost
Bana göre bir vaveyla kopmuş gitmiş
Bir tufan çıktı, buhran yayıldı, yer göğü çığırdım

Dudaklarından açık ara bir söz çıkıverdi
Bir şişe edasıyla, bütün bir geceyi unutulmaz kılacak
"Ben daha önce sürülmemiş, saf bir tarlayım
deneyimsiz, tatsız tutsuz, ruhani bir serenatım"

Ben taze bir çığlığım, karanlıktaki kasvetim
Sen kimsin? Sen kaybetme korkum
Bakire aşkım, berrak şehvetim
Satırlara yazmaktan korktuğumsun

Adını defterlere yazdım, kalem kağıt şahidimdir
Öpülesi ağzını kusursuz işledikten hemen sonra
Tüm çıplaklığını, boya tutmuş saçlarını
Betim edercesine, ağır ağır resmedeceğim

Bir şarap
Bin bir sükunet
Bir topluluk
Onlarca başkaldırı
Kayboluşlar
Ve de bitirişiyle meşhur
Benden sana bir sayfa
Şairin kavuş bilmez hatırası



8 Nisan 2022 Cuma

TRANSİLVANYA

Ben bu satırları bir gün değil
Bin zemheri yaşattım
Kalem yazmaz oldu
Kilometreler boyu, yetmez

Son zemheri ucunda
Ne tren, ne de otobüs yok
Ruhlarımıza karışmış esaret var
Korku var, kaybetmeye dair
Şüphe var, yaşamaktan öte
Ölümden vasat
Nefesi nikotin ettiğimiz gecelere
Lanet edercesine

Ne garip hadiseler, nece garip badireler
Sokak sokak, dudak dudak
Biraz duman, biraz kül
Kafenin birinde oturup 
Bahçesinden gardenya
Tezgahından çay toplamak gibi

Ve ben kendimi bu güven karşıtı harekete ortak ettim
Gözlerin kadar yeşil
Dudakların kadar sıcak
Bereket sütü göğüslerin kadar naif ormanlar keşfettim

Kışı seninle bıraktım, yazı sen getirdin
Gök kızıl saçlarımı ellerine emanet ettim
Ve bizi sürgün ettiler, tefe koydular
Adını anıp anıp zikrettim

Bilmezsin cancağızım, bilemezsin
Burada kuru soğuk, yakar güneş var
Sensiz mevsim yok, ne ay, ne de güneş
Senin gelişin, benim çekip gidişim var
Bir fotoğrafın rüyası var mesela

Şubat ayı geldi geçti, üzerinden bir tren
Bin bir ayrı otobüs, türlü insan
Kirli sakal bir yaratık çıktı 
Yürümedim, kaçtım, korktum
Bertaraf ettim, çuvallarca nikotin mundar
Harap olurcasına bir kavruluş yarattım kendime
Oysa direnmek ne güzel bir sanattır

Senin bakışlarına direnmek
Dudaklarına kavuşma arzusuyla
Oturup sekiz şiiri tek bir kalemde çürütmek
Satırları kovalayan ilham perilerine özlem duymadan
Aylar sonra, senin için, yeniden tanışmak bu tutkuyla
Ve sen yaz güneşi kadar doğu yakasından bir kez doğdun
Bu sefer kavuşacağız, ruhlarımızı esaret etmeden
Korkmadan ve şüphe gütmeden
Aylar sonra, senin için, yeniden





5 Mart 2022 Cumartesi

GEREKSİNİM RULETİ

Sen ki, caddelerin birinde
Naçizane bir getiri
Sen benim gibi yıpranmış değilsin
Senin dudaklarında hayat var
Göğsünde süt, saçlarında kan gülleri
Yaşam var bakışlarında, görüyorum
Kapama gözlerini

Havada kuru soğuk olsa ne yazar?
Gökte bulut, sofrada şenlik yok
En eski şarabı ben açtım
Ne bir heyecan, ne de ikinci bir kadeh yok
Karton bardaktan yudum yudum
Caddelerde adım adım yürümek gerek

Gerek, yüzmek ellerimle saçlarını
Hayat dudaklarından demlemek bir tutam
Yaşam gözlerine dalıp gitmek, uzun uzun
Gerek çakır keyif bir masal dinlemek
Aynı yatakta, aynı kuru soğuk tadabilmek
Ve de sen yosun tutarcasına sokulmuşken bana
Yazabilmek yeni kıtalar, yepyeni kağıtlara




13 Şubat 2022 Pazar

LÜTUF

Yüce Efendi, lütfet bana
Aciz ruhumu kucakla
Ezeli merhametin uğruna
Tümüyle arındır beni suçlarımdan

Katillerin parmak izi, ölmüşlerin ruhlarını taşıyorum
Dilimde bol küfürlü kalabalıklar sızıyor
Kirli yüreğim mıhlı, dudaklarım mühürlü
Pakla beni, sunağında misafir et, iblis kanından kurtulayım

Neşe, sevinç ve aşkın hürmetini duyur bana
Ezdiğin kemikler bayram etsin
Kanım aksın oluk oluk, damarda durmasın
Yeniden kararlı bir ruh var et içime

Senden önce ve senden sonra kirlendim
Suç içinde doğdum, yolundan döndüm
Yıka beni, kardan beyaz olayım
Dudaklarımı aç, ağzım övgünü duyursun
Ruhumu yoluna feda et, bedenim seçkinlerini doyursun



29 Aralık 2021 Çarşamba

ZÂTİ

Benim hınzır deviren pençelerim
Kabuslara ölüm getiren sivri dişlerim
Kanatlarım bilenmiş, kehribar keski bakışlarım
Gök kubbeden aşağı bir sarkaç misali
Kalbini eritecek ölü bir suratım var

Benden korkmaz mısın?
Diye soruyorum sana
Senin zerre parça öptüğüm ağzından bir ses
Toprak kadar saf, İstanbul kadar kirli yüreğin 
Konuş, mezarlığın gülü, susma bu sefer
Zihnin berraklığını tükür, günün nefretini kus

Benim acımı dindir, cezamı bitir dercesine
Gözlerini kırpıştırıp, güz yağan kirpiklerine 
Asılı duran yağmuru tek elinle silip
Diğer elinle aşkın milli oyununu sahneliyorsun

Bu bir serenat, bu bir sergi, korkudan zatiye şehvettir!
Ben ne zaman uzak uzak yürüsem, yaz geliyor
Güneş doğar doğmaz karşımda sen
Gün ağarmadan, kağıt bir paranın üzerine yazılar
Defterler, kitaplar, sümbüller, gardenyalar geliyor 
Tarafınca, bir o kadar tarafsız, o kadar sessiz 

Göz bebeklerin erir, yüzünden pullar dökülür
Yanıkların, İsa'nın Meryem'i gibi merhem oluverir
Ve bedeninden bir parça koparırcasına hasret kalmışım
Dudaklarım basiretin kadar kutsal
Ellerim halı dokurcasına naif
Suratım bir çocuk saflığıyla sevişir seninle

Şayet, kimdin? 
Nereden geldin?
Sorgu, sual eksik
Öylece yürürüm
Yanımda sen, tepede ay
Yürü arkadaşım
Cancağızım, mezarlık gülüm







24 Aralık 2021 Cuma

CEMAL SÜREYA

Benim buğday tenli aşkım
Biz kimse görmez sanıyoruz ya
Umarsızca, bereket sütü içer gibi
Kusursuzca, çılgınca seviştiğimizi

Gökyüzleri tutkun ettik
Millete ilan aşkımızı
Duyacaklar dudaklarımızdan
Bereket sütü içer gibi
Her şapırtıyı
Birer birer

Tefe koyarcasına sürgün edileceğiz
Haram edecekler beni sana
Seni anıp anıp ağlayacağım

Geride bir defter yanacak
Kalem elimde terk edeceğim bu şehri
Kim bilir öleceğim belki de




21 Aralık 2021 Salı

KENDİYLE SAVAŞAMAYANLAR

Sen kötü bir rüyasın
Aynaya karşı, tükür oğul!
Buz gibi kan kusacaksın, dişlerin dökülecek
Gaipten sesler duyacaksın, kulakların çınlayacak

Nefret edeceksin, elbet seveceksin
Bugün güleceksin
Yarın güneşe bakarak ağlayacaksın
Bir kılıçla yaşadıysan, bir silahla öldürüleceksin
Öylesine deli dolu yaşayacaksın
Haplar dolap üstü mesken tutacak mesela
Gecelerin hatırı için ağlayacaksın

Bu karanlığı sana ben getirdim
Konuşasın diye kelimeler verdim
Tanrı afalladı, şeytan dimdik 
Kanına karışmış, dişler kıtır kıtır
Elinde bir fotoğrafla dans edeceksin

Yaşamak öyle rahat değil
Uyumaktan bile korkacaksın
Kabuslar göreceksin
Karanlıktan korkan bir kör olacaksın
Müziği hissedeceksin mesela
Su gibi akıp gideceksin her parçada
Ciğerlerin parça parça
Akacaksın, bırak aksın
Kanım oluk oluk
Damarda durmasın

Ölümü seveceksin arkadaşım
Yaşamaktan korkacaksın
Uykunda öldürecekler seni
Boğazında karış karış eller
Ağzın yüzün çökmüş, bir umut
"Boğun ulan kavat herifler, nefessiz kalayım!"
Diyebileceksin
Tadacaksın ölümü her şekilde
Tren altında, silah kafanda, bıçak şakakta
Tadını seveceksin, alışacaksın
Yaşarken öleceksin 

Sevmeyi seveceksin
Kurban çığlıklarına bağımlı bir şeytan gibi
Kana susamış bir piyon gibi
Halkını hor gören bir padişah gibi
Öpmeyi seveceksin, kadını
Yaratıkları seveceksin, görmekten korkmayacaksın
Sevmeyi seveceksin mesela

Yeri geldi ölmeyecekmiş gibi yaşayacak
Vakit zaman demeden, ihanetten korkmadan seveceksin
Ama öğreneceksin
İnsan kirli, insan kör, insan çirkin
İnsan öğrenmeyi öğrenir
İnsan ki, müsvettir
İnsan ki, aciz, hakir, hor göreceksin
Ama öğreneceksin oğul



18 Aralık 2021 Cumartesi

MEZARLIK GÜLÜ

Benim korkmuş, depresif yanım, kedi kadar naif
Naçizane dudaklarına sürme çekercesine işlediğim
Kalfa, mezarlık gülü, sigarayı tabut devirircesine dumanlayan
Fayda bilir, menfaatçi ve de tıpkı benden bir parça
Telefon ahizesinden saf kokumu alıp baştan çıktın
Artık yasak elmam olacaksın

Acıları mutluluğa ben değil sen çevireceksin
Geri dönülmez günlerde, fotoğraflarda ölümü görürdüm
Şimdi herkesin dilinde sen, gözlerine ışıklar patlattım
Ömre renk veren tek bardaktan bir yudumluk su kadar aziz olduk
Bir o kadar konuşuluyor muyuz? Üç adet soru sor demiştim
Sen şişeyi bana çevirdin, ıslak ve sıcak tenin daha çok kavruldu

"LOSGP"
Durağın birinde atılan çığlık esareti
Son kez sarılırcasına, uzak uzak yürüdün
Neden arkana bakmadın?

Nedir bu çekilen bizler tarafından?
Pişmanlık mı? Gerçeklik mi?
Yoksa sorular cevapsız kaldıkça
Geçmişte açılmış yaraları deşmeden saran
Bir tutam kefaret mi?

Aynı yol, üç kez yürüdük, yine yürüyorum
Tek başıma, çaresiz kaygı himayesinde
Tepemde ay ve bulut, kızıl saçlarıma yağmur düştü
Gözlerim boğulurcasına ağladım o yolda
Ve sesin hep kulaklarımda, pişman mıyım?

Sorgu sual eksik olmadan, bir sigara daha yaktım
Boğazım kupkuru, dudakları çatlatan zemheri
Ve de ıslatan sen, yeniden doğan, tanrıça silueti 
Yüce arkadaşım
Esenlikler dileyeceğim, ışıkla kalacaksın
Belki de benim olacaksın
Ya da unutup, dördüncü defa aynı patika
Benimle tamamlayacaksın

Cancağızım, benim sıska, tatlı tutkum
Kollarımda taşıyıp başka zevklere sürgün ettiğim
Şayet rıza duyduğumuz bu dokunuşlar bizi bağladı
Artık istesen kurtulamazsın
Çünkü acıyı beraber sırtlayıp
Şehveti beraber taşıdık
Ne az buz yürüdük
Ne de bir karara varabildik
Bıraktık zamana, yağmurun damladığı
Bir başka duraklar
Belki kızıl saçlı define
İstasyon'da bir mezarlığa

Benim mezarımı sen kaz
İlk toprağı annem atsın
Seni oracıkta görünce ağlayacak
Sarıl ona önce, sonra toprağıma gardenyalar dik
Yaslı toprağımdan filizlenecektir 
Hem gardenya koklarsın
Beni sana hatırlatır belki

Henüz yirmili yaşlar, kara fon kulakta gitti desinler
Aldırış etme, şiirlerimle yaşa beni
Bana verdiğin defteri, işte o gün sana ait edeceğim
İçinde bir şeyler bulacaksın
O zaman beni cidden anlayacaksın
Sözler ve yeminler tutacaksın
Bu gece şahit olsun ki
Yoğun yoğun hissedeceksin
Hiç hissetmediğin kadar
Dişlerinde kemiklerimden tatlar
Gözlerinde yaşlar olacak ama
Anlayacaksın cancağızım



4 Aralık 2021 Cumartesi

KÖMÜR KARASI

Herkesin bir kara fonu vardır, kulakları çığırtan
Asla unutulmayan, travma imajı, akıllara zarar
Yüzü gözü patlamış, düştüğü kaldırım nasıl çatlamış?

Kimi nefes aldığı sigaraları hesap ederken
Nikotin etine sütüne karışmış vaziyet, o an beliriverir
Duvarda on altı yıl, bir merhumun resmi
Asla yaşlanmayacak bir halde, gülümsüyor
Şayet arkada kalanlar gülümser mi?
Ölüler konuşur mu?

Ses seda çıkmaz, bir fotoğrafın özlemi yatar orada
Tabutunu dört kişi taşır, acısını kimse taşıyamaz
Ateş düştüğü yeri yakar derler, sahiden mi?
Yoksa gaipten mi bunlar?

"Kaç yıl boyu sordum? Kaç dakika cevap var?"
anlamsız esaretin, apaçık gizi eşliğinde 
taşlara dipnot, bir ölü, bir de kavuşamayanlar"



28 Kasım 2021 Pazar

TEŞHİRİ KABUS

Kanatlarından pul dökülen kediler 
Sokağın en kulak çığırtan köpekleri
Cuma arefesi, gözlerde gök kızıl kubbenin etkisi

Damarda depresan, kovalar durur 
Teşhiri teşhis, bütün kalıtsal nitelikleri

Başka bir aleme geçiş, ak yüzüm delik
Güneş kavuruyor gecenin ferasetini
Elimde dokuzluk, karşımda ise en seçkin
En aciz, en düşman, kabusların kahramanı

"Öleceksin, seni öldüreceğim
günün en sıcak saati, silahlar ısınacak
sokak kızıla boyanacak
ve sen huzura kavuşacaksın
benim ellerimden
benim huzurlu uykumda"






25 Kasım 2021 Perşembe

HACI HOCA

Kafamda kara fon, kulağımda aynı ton
Vefalı Latin topraklarından çıkıp geldi
Elimde yanan bir kamp meşalesi neticesinde
Bir dal nikotinde kavruluyor

Bangır bangır yürüyorum
Ayaklarım yeri göğü çığırdı
Bakışlarım kızgın kuzgunlar kadar sert
Önümde bir çakıl duruyor
İşgal rüzgarları kadar mert

İnsanlar vardır, salya sümük konuşur
Ağzı açılır açılmaz, kavga kıyamet
Bu çakıl, o çakıl, hacı hoca  
Pelerini yerden bitme
Sakalında arı kovanı
Kupkuru dudaklarından
Kırış kırış laflar ediyor

Takribi on dakika, bol küfürlü bir tartışma
Sağı solu mantar kafalı müritleri kuşatmış
Edilecek son bir söz var

"Çekil yolumdan
seni ezerim
son duraktayım
otobüsleri kaçırmadan az evvel düşün
yoksa seni canından ederim"



KÜT MERDİVEN

Nece bir tutku, çetrefilli zarafet
Esrarlı bir öğlen, güzler yağıyor kirpiklerime
Baştan çıkartıcı bir maske, yüzünde
Saçların kadar küt bir merdivenden çıkıyorum
Karşımda sen ki, gözlerime mil çekmişler 
Geceleyin gördüğüm yine sen, her adımda karşımda beliren

Şayet ses seda etmeden, ne güzel güldün öyle?
Bir çay gibi yutkundum seni, aktın gittin boğazımdan
Çekip gittin koşarcasına, kaçtın, kayboldun
Ben ise adımlarını sayıklar dururum
Olduğum yerde, ait olmadığım
Betonu kirli, günahkar merdivenlerde






11 Kasım 2021 Perşembe

ÇETREFİLLİ ZARAFET

Sen kısa saçlı, zarafetten şaşa bir kadınsın
Aydan ışıltı gözlerini dikip, kırım kırım yürür gidersin
Şayet nereye doğru?
Tek bir söz etmeden, öylece, adım adım, uzak uzak

Kırmızı kuzu eti damağımda iken, şaraptan bir yudum alırım
Kalemim tıkır tıkır sana işler, işledikçe ruhunu emercesine 
Kareli gömlek içerisinde bir akşam, sabahtan zatiye
Defterler boyu serüven, kurşun kalem çıktısı sana ithafen

"Seni arıyorum, bulacağımdan emin değilim
elbet bulursam, gök kubbe maviliğinde sımsıcak 
kavuşanların türküsü ciğerleri deşercesine çalacaktır
işte o an beni anlayacaksın, gözlerimizin kesiştiği ilk durakta
dudaklarımız farklı kentlerin aynı yakınlığını taşıyacak"

Sen kısa saçlı, seni seyre daldım
Teninden ateş püskürüyor
Yüzünde sevilesi bir sima
Baştan çıkartıcı, o kadar tehlikeli
O kadar şaibesiz, o kadar kusur tutmaz

Ve karşında ben, işte ben
Dev surat, kirli kanlı sözler ve de yapak saçlar
Kızgın kumlardan çıkma bakışlarımdan kaçamazsın

Adım adım yürü, ister koş, ister kaç
Şayet denk gelirsek
Verilen adaklar şahitim
Seferler sonu bahtiyar olmuş bir padişah gibi
Edebi düvel tahtımdan aşağı yosma yosunlar sarkıtacağım
Belki o ufak ellerin, belden ince bileklerin ile 
Ne yapar ne edersin?
Çabalar durur, tırmanırsın yanıma

Öyle bir çetrefil, öyle bir şaşa, öyle bir zarafet
Yine adımlar merdiven boyu, yine uzak uzak
Savaş yanlısı debdebe kara saçların
En görkemli manzaram olmak üzere
Kaleme aldığım son satırlar aşikar
Seni bulacağım



7 Kasım 2021 Pazar

EN GENÇ

Psikopatoloji ve vahşet tasarısı
Sobalı evlerin beton zeminlerinde saklanıyor
Ailenin en gencinden katliam misali, cinnet akşamı
Dudaklarda jilet, ellerde bıçak, gözlerde gecenin kanı
Şömine ateşinde acının tarifi, karanfil ve barutun keskin kokusu
Bıçak kadar keskin! 
Cehennem kadar sıcak!

"Tanrı bana konuşmam için kelimeler verdi
tüküre tüküre küfürler savurdum!"

"Ben ki gecenin katili...
...sobalı evin beton zemini kızıla boyanacaktır
Kıpkızıl! Kanlı Hilal'in hilafetine denk olacak
kutsayacağım, haplar yutulacak! KÜLTE UYMADAN!"




17 Ekim 2021 Pazar

CADDE BOSTAN İFTİRA

Çakırkeyf verilen sözler, edilen yeminler
Ciğeri deşti, mideye vurdu, darbe darbe
Bu tür zindanlar, yer beton kulak tutmazdı
Şimdi öyle mi arkadaş?
Kem kadınlar iş güç kovalar
Koca koca adamlar asparagas peşinde

Oysa ben ne güzel gülerdim
Saçlarım hazır nazır
Biricik elimde, ağız dudak yürürdüm 

Şimdi saçlarım yapak yumak dökülür
Yüzüm asık, dudaklarım yara
Cadde bostan, köşe bucak, el alem susmaz oldu

Tek değişmeyen biricik hala elimde, ağız dudak yürürüm
Nereye giderim diye sormaz kimse, bende söylemem
Azcık kıyak olursam, bir tutam tütünle canımı sıkarım
Varsa bir kaldırım bu şehirde
Sokağın köpeklerinden izin ister
Yerimi kapar, kıvrılırım
Öylece dalar giderim




14 Ekim 2021 Perşembe

MİLLİ SERVET

Mehmetçik bakır sakallarını, mahalle berberinde siftah etti
Toprak çanaklar Kuvâ-yi Milliye cephesinde kırıldı
En güzel türküler Memleket Hanlarında söylendi

Bizler yüzyıllar sonra
Yedi düvel tarlalarını süreceğiz
Çocuklarımız sütten kesildi kesilecek
Güneş batıyor, yağmur yağdı yağacak
Sabaha çapa, tırpan demeden 
Koştur garibim koştur, gurbet yolu demeden

Doğu'dan Batı yakasına kadar
Taşı Anadolu, toprağı savaş kokar
Büyüklerimizin resimleriyle zafer çınlatır
Ebruli sanatıyla ocak süsleriz

Şüheda haykırır gün doğmadan
"Türk oğlu Türk!"
Ozan çalar sazı, aşık şahittir
"Memleket hasretiyle yananlara mapuslar davettir."

Cengaver konuşur, cihan susar
Yiğit ölür, analar yas tutar
Evlere şenlik baharında, bağrında ateş olmayan değil
Vatan evladını, vatan toprağına verenlerdir
Asıl kan kusan




11 Ekim 2021 Pazartesi

GLADYATÖR

Kargı karnıma saplanmış, kezzap kusarcasına titriyorum
Gözlerimde gök kızıl, kirpiklerime güz yağıyor
Kemiklerim yığın yığın, kafamda kurşuni bir ağırlık
Yedi düvel tarlalarında koştum koştum, tek soluk almadan 

Son savaşın ilk gladyatörü gibi kılıç tuttuğum bu kalem
Baharın son yapraklarından bozma sayfaları kül etti
Ve ben o son savaştan yara almadan çıktığımı sanırdım

Oysa o yalancı bakışların, kalpazan gülüşlerin 
Sahte sözlerin ve savaş yanlısı saçların
Beni sadece yaralamamış

Kanıma zehir, mideme tortu 
Zihnime törpü, ruhuma azap olmuş

Ve şimdi bana azap ettiğin 
Bu ölülerin diyarında kana susamışların 
Kalibre kalibre bedenime dokunuşlarına
Cehennem keski dişlerini
Masumların eziyet gördüğü pençelerini
Üzerimde ne denli işlediklerine şahit ol!



8 Ekim 2021 Cuma

YANDIM YANDIM

Oysa ben sana gelirken ellerim gardenya doluydu
Bahçemden özenle seçtiğim, topladığım ve kokladığım
İnerken Başakşehir'den Kayaşehir'e
Çevirdi bir bekçi, kovaladı beni
Koştum koştum, kaçtım, düşürmedim avuçlarımdan
Bir tanesini bile dökmedim

Oysa ben sana gelirken ellerim gardenya doluydu
Çevirdi avare gezen üç lavuk
"Ne işin var?" diye sordular bana seni
Sustum sustum, çenem kırılana kadar savaştım
Biri tuttu beni, vurdu öteki, sıra geçti diğerine
Yığıldım yıkıldım, avuçlarımda sakladım 
Bir tanesini bile dökmedim

Bir yaygara, kargaşa ve kavga kıyamet koptu
Öldüler, yaralandılar
Kan ve gözyaşı tuttu herkesi
Betonlar, duvarlar çatladı
Kemikler, camlar kırıldı
Çenesi yerinden oynamış, kaşı gözü şiş
Bağıra bağıra can çekişiyordu biri

"Yandım yandım alevler içinde kaldım
küllerim ilk rüzgarla esti, savruldu"

Aslında her şey gözlerimi kapatmam ile başladı
Üstümde hangi ışık? Kaç kat vardı?
Sayamadım
Gardenya yapraklarına tutundum avucumda
Kökü gövdesinden ayrı, parça parça
Avunuyordum
Şayet neye avunurum?

Sensizlik mi? 
Sessizlik mi?
İhanet mi?
Kefaret mi?
Avunduğum neydi ki benim?



7 Ekim 2021 Perşembe

YANSIMALARDAN BELLİ

Aynaya karşı, ikili tartışmadan çıkma cinnet kaçınılmaz
Üçüncü sayfa haberleri, köşe kuytu bir haber
İki ölü, bir yaralı

Dehşet ve vahşet içinde
Ruhum ateşten bir sarhoşluktur tenime
Gözlerim ve dudaklarım günahkar
Sabahları evham, geceleyin alevlenme
Kontrol edemem

Kafamda aynı çın, kulakta aynı fon, karanlık
İstiklal'de darağacı
Halatta ise bir "Genç"
Ayaklarına bağlı bir "Koç"

Hoyrat bir melodi, kayıplara karışırken duyuluyor
Naçizane bir darbe! Ola ki kırık camların peşine düşeydim
Belki yumruklarım körelip, öfkem durulana kadar 
Siftah, fiske, mosmor, kana bulanık, kırık ve çatlak raporlarıyla
Kendi gölgemle yüzleşirken, kendi ışığımla kör olurdum
Kendime açtığım cinayete kurban
Kendime karşı bu savaşa asker olmazdım

Yine de kazanamadım, hırpalandım, yenik düştüm
Kanıma karışanlar galip geldi
Suratıma baka baka alay edenler zaferi kutladı
Kapılardan ziller, bahçemden çiçekler söküldü, koparıldı
Ve de ben yıllardan beri
Sırıtmadan, uyumadan, göz kırpmaktan aşikar, nazır biçimde
Ölülerin diyarından çıkıp gelme
Yorulmadan yaşıyorum





1 Ekim 2021 Cuma

GENÇ KOÇ

"Bu zehir yıllar önce kanıma karıştı, beni hayattan kopardı,
şüpheden mütevellit korku, nefes alamıyorum."

Benim için güneş yok, ne gece, ne de sabah
Günah kokan binaların çatlak ve kirli kaldırımına şöyle uzanıp
Bir başka şiir defteri küllerinde gazeteye sarılı kırmızı şarap var
Benim için kırlara çıkan sevgililer bana mevsimler göndermedi
Bu sebepten hürriyetin süt beyaz kollarına hasretim

"Benim özgürlüğüm, benim çılgınlığım, topluma tehdidim,
tutkum ve şehvetim, gecem ve gündüzüm, sesim soluğum."
Tablolar asıldı, prangalar takıldı ve de sen baştan çıkarıcı maskeni takıyorsun.
Evime davetsizce giren misafirler, duruşma salonunda bana gülümsüyor. 
Dudaklarım paramparça, kulaklarım çın, gözlerim seni arıyor.
Neredesin?"






24 Eylül 2021 Cuma

DRAM VE KOMEDİ

Vahşice tasarlanmış ölüm döşeği
Eziyet çektirmenin getirisi, kanlı taslar çatlıyor
Cinayetin milli marşı olmuş bu melodi
Gözlerinle oku, kulaklarınla dinle

Ses seda çıkarmaksızın, tam tepende bir sima
Şakağında aynı hışırtı, aynı tabanca, aynı gülümseme
Parmak izleri hiç bu kadar kalıcı olmamıştı
"Öfkeden muaf, psikoz ziyadesiyle kaybolmuş bir çılgın.
Delirmiş bir cengavere silah ver, cinnete şahit olacaksın"

Yarattığınız bu korkunç sistem
Bir sosyopatın kibrit çakışıyla son bulacak
İşte o zaman Nil Nehri'nde kan banyosu yapılınca 
Papa Gelasius'ın ruhu şad olacaktır



19 Eylül 2021 Pazar

TUTKUSAL

Fazla münakaşaya girmeden, kısa ve öz
"Gözlerin, kör insanları ressam yapar
Sesin, dilsizleri konuşturur, 
Kokun, en kuytu ormanlardan çıkma
dudakların kadar sıcak bir baharı hatırlatır."

Terminalde yaktığım sigara hiç bu kadar lezzetli olmamıştı
Şayet seni düşünmek, seninle olan o kısacık zamanların 
Bana peşkeş edercesine getirdiği bir gül şarabı kadar özel

"Tanrı dünyayı yarattığında insan
şaheserin onlara tanrıdan sunulduğuna inanıyordu
ben ise çoktan sana doğru adım adım, uzak uzak yürüyordum"
Çünkü benim şaheserim tanrının bana sunduğu bir topraktan ibaret değil
Nefesi, nikotini, şaibesiz tutkuyu dudaklarından ciğerlerime doldurduğum
Kutsal bir zanaat, ince işleme dudaklarından ibaretti aslen

"Sensin tanrının yarattığı ve bana ait ettiği,
her sabah gözlerimde kanlanan, ses soluk etmeden yanaştığım,
körlerin ayna sattığı diyarlardan, dilsizlerin şarkı söylediği
en kuytu ormanların içinden bulduğum, şiirlerime işlediğim şaheser."





16 Eylül 2021 Perşembe

BULANIK CİNNET MANZARALARI

Piyano sesine uyan, bıçaklar keskinleşiyor
Doğan güneş sabahı katletti, kara fon kükrüyor
Dudaklarımdan ısırıp beni bu içine çektiğin gölgeler
Hiç bu kadar ürkütücü ve can alıcı bir hal almadı
Bacaklarım hantal, gözlerim yorgun, katran kokuyor

Kalk gel, bedenimi ruhumdan ayırırcasına hasret
Kırk beş yıl hatır nikotin tüketircesine harmanım
Çakırkeyf günler geçiyor, Kasım ayı geldi gelecek

Sur üflensin, jileti çevir, parmak uçlarında yürü
Sakın ola beni yalnız bırakma, tren saymaktan acizim
Belki sesim soluğum çıkmaz, o gün orada olduğum anlaşılmaz
Şayet orada olsaydım, oracıkta dimdik dursaydım
O kavat gıdım gıdım gebermişti, ruhu semaya mütevellit
Bedeni köpeklere servis edilircesine peşkeş sunusu 
Şad edilmek üzere bin bir farklı toprak altında
Hallelujah!





7 Eylül 2021 Salı

PORNOGRAFİK EDEBİYAT

Zambak kadar ince işlediğim dudakların
Canını yakmak, sana eziyet etmek için harlanmış sapkınlığım
Derisine semboller kazıdığım, korkudan delirmiş, benim tatlı çılgınlığım 
Kırmızı güller bana durmak bilmeyen, kesik üzerine pamuk bastığın
Kan kokusunu aldıkça vahşete himaye ettiğim günleri hatırlatıyor

Omuzlarından elmayı ısıran Adem gibi
Kutsal kitap tutarcasına okşadığım o saçların
Boynundaki zincirler, bacaklarını örten ne varsa
Nece büyük bir tutkuyu andırıyor

Oysa ilk tanışık günlere dönelim
Bacakların usta eliyle dokunmamış bir ezgi
Kolların işlenmemiş birer sarkaç gibiydi henüz
Ah güzelim, yegane parçam, siperlere gömülü definem
Tutku ve acıların Meryem anası

"O yataktan kalkarsan
seni kendi kanınla
kendi etinle beslerim"



6 Eylül 2021 Pazartesi

KİMSESİZLER MEZARLIĞI

Caddeler boyu elinde ayna, dilinde jilet
Unutulan nasıl bırakıldığını hatırladı
Bir hiç uğruna, yetmiş altı kibrit kutusu
Tenha ve loş bakışların ateşine kapıldı

O kadar derin, o kadar sağlam bir darbedir
Sabahın gelmek bilmediği, kavgaların doğduğu
Daracık sokaklarda ölüme sürüklenen
Suça meyilli, kollarında kesiklerin izleriyle büyümüş
Kentin kuyuya itilmiş çocukları, sizler sahipsiz
Sizler kayboldunuz, bir gün bulunacaksınız
Kimsesizler mezarlığına defnedilip
Ruhunuz kut ve şad edilecektir
Yüzünüz gülsün



647 GÜN

Kayaşehir kaldırımlarına adım adım
Dört yol ağzında, şiirlerimi küfredercesine
Susmadan, bağıra çağıra okuyorum

"Bu tarifsiz rüyalar, bu tarifsiz özlem
düştüğün beton çatlamış, saçlarını kazıtmışsın
bir bebek gibi ölünü kucaklıyorum, ürküyorum belki
her zaman olduğu gibi, oradayım, yanı başında
ve sen yine beni görmüyorsun"

Ruhun şad oldu, aylar ve yıllar boyu
Mezarına bıraktığım güller kuruyor
Toprağını güneş kavuruyor
647 gün travma, 15 bin saat işkence gibi
Sensiz, kayıp, gaip, muamma bir hal

Saçlarımı kazıtıp, şarabı gazeteye sarıp
Gözlerim kısık, İstiklal'e doğru yürüsem
Galata kulesine çıkıp yaygara koparsam 
Ve de sana sardığım bin bir farklı sigarayı 
Sensiz, oracıkta, tek başıma içsem
Gücenir misin?

Ve ben seni, yeniden, aynı sokakta
Yapayalnız bulmak istiyorum
Belki hakir zaman bana bir şans tanır
Seninle bu diyarlardan göçeriz
Hiç olmazsa bileklerime yeni sayılar kazırım

Oldum olası Başakşehir'de
Üçüncü sayfa haberleri
Tarih 29 Kasım 2019
Ve sen kenar köşede belirdin
Nece güzel fotoğraflarından biri
Bir bilet, yüzümde yılların izleri
İstanbul'u terk ediyorum
Huzur içinde yat sevgili



30 Ağustos 2021 Pazartesi

KEHRİBAR VE KÜL

Benim pelerinim, senin kanatların
Öylesine bir, öylesine bağlı ve birlikteler 
Dudaklarım yanıp tutuşuyor, senin adına
Yolun uzun, sırtımız aynı ağaca yaslı, gözlerimiz mıhlı

Susmak bilmem, senin yanında sarhoş 
Meyhanelerden çıkıp gelmiş ve de o kadar mayhoş gibi
Saçmalıyorum, sen benim çılgınlığım oldun
Yaz geceleri, yaz aşkından zatiye, güneşten aşikar
Yaz yağmurları kadar gür, gidilmeyen sahiller kadar sıcaksın

"Benim yegane tutkum, arzum ve karanlık gecem
senin adına içtiğim sigaralar, sensiz tekerrüre şahittir"

Şayet bir gün bu gece son bulur
Sabaha farklı caddelerden, farklı gecelere
Seni hatırlatan şarkılarla, seni hatırlatan yüzlerle
Türkülerle, düşlerle uyanırım

Ne senin kehribar keski kokunu
Ne de senin yanımda olduğum kadar huzur duyarım
Şükürler ola, lanet etmeyesin, pişman olmayasın
Ben hep senin kalbine gömülü, sol yanından bir parçayım
Benim güzel, sıcak, şaibesiz güneşim ve karanlık gecem
Ben seninle son buluştuğum parkta, senden uzaklarda
Senin yanındayım




28 Ağustos 2021 Cumartesi

ISIRILIŞ ÖYKÜSÜ

Ormanların en kuytusu, ulusların dışında
Devasa bir yaratık tarafından ısırılış öyküsü
Kabuslara zatiye, paragraflar aşikar
Uyuyamıyorum

Bedenimde kesiklerin sancısı, dudaklarım paramparça
Vücudumdaki izleri takip ediyorum, kutlu yola sevk edilmek üzere
Günüm angarya, günüm çöp oluyor, güneş doğmuyor
Çaba çırpı uzanıyorum, saçlarım ıpıslak, evde bağıran çocuklar
Uyuyamıyorum



23 Ağustos 2021 Pazartesi

GİZLİ ÖĞRETİ

Çanlar kim için çalıyor dersiniz?
Seni kutlu yola sevk edecek O'nun için
Alaca karanlık yanılsamalar ile aydınlığa kavuşunca
Meftum suratın sana ihanet edecek, şevksiz yatakta çırpınırken
Uyku seni beter edecektir

Bedenin bir zindan, ruhun özgürlük için yalvarıyor
Cildin dökülüyor, derini kaşımayı bırak, beni dinle

Gerçeklik tarafından bağırsakların deşildiğinde
Güneş ufuktan çekilecek, kan tüten ay doğacak
O zaman beni anlaman için sana şans vereceğim
Çünkü gerçeklik
Gördüğün değil, görülmesi gerekendir




19 Ağustos 2021 Perşembe

KAMBUR

Bazı şarkılar vardır, tek sefere yegane
Bin bir derdin devası olur, içtiğin sigaranın dumanına kapılır
Benzersiz bir sahile gidersin, Kalyon yanı başında
Denizin o saf tuz kokusuyla, güneş altında, gözlerin kapalı
Ses seda etmeden, dalavere olmadan, mutluluğu tadarsın
O huzur, o günlere hasretim

Şaibesiz, gaip bir hal, kayıp bir yol
Durmadan yürür gidersin, nereye gittiğini bilmeden
Saatin yok, ateşin yok, elinde bir pusula
Kuzey yolunda dimdik, sallana sallana, yarım kalan şarap
Biraz duman, biraz kül, uykusuzca adımlarsın
O tutkuya, o zamanlara hasretim
Geleceğe mahkum, geçmişe hasretim



15 Ağustos 2021 Pazar

İŞKENCE SEANSLARI

Türlü sapkınlıklar, katil güdüleri
İltihap akan suratıma bak, iğrene iğrene
Beni ölümden meymenet beklercesine sorgula
Kabuslardan kaçabilir misin? Yalvar yakar uyanır
Kan ter atarcasına yalpalarsın, öyle büyük bir hissiyattır bu

Ölüm korkusu çeken bir mahlukatı şehvetle izliyorum
Kan kokusu ile kaplanmış bir sokakta, dayanılmaz bir mutluluk
Soluk çıkmaz bir geceyi delip deşen çığlıklarla uyuyorum
Zira hepsi kafamın içinde bana eşlik ediyor, ilahiler sunuyor
Kendi cehennemim, kendi kanımın zehrinde boğuluyorum



13 Ağustos 2021 Cuma

UYUTMAZ

Satırlarda kavuşacağız, şarkılarda
Yıldız evi gök kubbeye bakarken 
Ya da farklı sofralarda yemekler yiyeceğiz

Dans ederken bakacaksın gözlerimin içine
Sıcak, şehvetli, ay beyaz ellerim tutacak belinden
Tenimin soğukluğu, sıcaklığa kavuşacak, çılgınlık misali

Aylar, yıllar, asırlar geçecek
Ve ben hatırlayacağım
Hatırladıkça uykum kaçacak
Ne de olsa güzel hatıralar adamı uyutmaz
Hatırladıkça yaşatır, yaşandıkça unutulmaz



TEKMİL BELALAR

15 Mayıs 2008 yazından bir kenar mahalle
Tek tük bacası tüten bir ev vardı
Söndürdünüz

Nefretim, kabusum oldunuz
Sedef saplı bıçağı belinize takıp
Şeytana karıştınız, kanıma girdiniz
Dudaklara jilet takıp
Şah damarımdan öptünüz

Sessizliğin tekmil tabiri
"Benim yegane kardeşlerim, kalpazan dostlarım
sizlere bin kere lanet olsun, beni leş yercesine çiğnediniz
ben ise her gün benzer sokak lambaları altında ellerimi açıp
dualar ediyorum, şükürler ediyorum, kurtuluşumu kendime armağan
sizlere tüküre tüküre bela ediyorum, bu kalem sizin yüzünüzden yazıyor"



9 Ağustos 2021 Pazartesi

ÖZGÜRLÜK ARZUSU

Pelerini harlayıp yedi dümen tarlalarında koşuşturuyordu
Yalın ayak, uyku uyumadan, günler boyu yürüyordu
Omuzlarında kor ateş turuncusu, gözlerinde özgürlük arzusu
Kimseye haber etmeden, nereye gidiyordu?

Kalbi yontuldu, dudaklarında özlem var
Bitmek bilmeyen ilahiler, saç beyazlatan türküler
Ellerinden kayıp giden yılların hatırası
Belinde sedef sap, yadigar çakı, yüzünde yılların izleri 

Rüzgar gibi bir çocuk bu civarda
Anasının karnından sezaryenle doğdu
Özgürlüğü ve cesareti bulma umuduyla
Sağı solu darmaduman edercesine
Vefalı toprakların bambaşka insanlarına saatin akıbeti sordu
Nefes nefese, terli suratına çarptığım suların acelesiyle
Kimse sormadı ona
"Bu oğlan nereye gidiyordu?"



WEST CORNER BEACH CLUB

Bulutlar gürlüyor, yağmur yağmaz oldu
Kara fon susmadı, sevenler öldü, bir daha kavuşamadan
Gözlerin o kadar kehribar, o kadar naçizane
Jilet dilimde, nikotin elimde, kavruluyorum
Dakika durmadan, kendime soruyorum

Nereden geldim o yazlığa? 
Asırlar boyu tanışık iki insan sıcaklığı
Karanlığı temsilen hazırlanmış bir yaratık
Bitmek bilmeyen gece sohbetleri, takribi şehvet

Sulu öpüşlerin son bulduğu o yalancı dudakların
Tuzlu tenlerin birleştiği o an, korkusuzca gülümserdi
Yuva yapan kuşlar gibi naif dokunurdun saçlarıma

Ve sabah olurdu, ihtiraslar gizli tutulur, kusurlar kapatılırdı
Sen yine tavaf eder, takardın baştan çıkarıcı maskeni
Gece olurdu, ben hiç orada olmamış gibi kalkar giderdim

Çünkü benim için o deniz manzarası kuruyup giderdi
Ateş yanardı ve de sönerdi, gün ağarır ve açardı tekrardan
Ama ertesi gün orada seni görmek, seninle olan her an
Kokunu süzdüğüm her kum tanesinden değerli
Ve o kadar özel, o kadar tutkulu, o kadar güzeldi

8 Ağustos 2021 Pazar

SOSYAL SAPKINLIK

"Ölümle kavga edercesine çırpınıyordun
Pürüzsüz beyaz tenine yakışırcasına açtığım bu kesikler
Sana benden peşkeş sunusu olacaktır 
Benim doyumsuz midem senin kadar güzel bir mahlukat için
Haylice gürlüyor, bulutlar ve karanlık bizi gizleyecek"

"Benden sana kalan tüm izler, asla unutulmayacak
Jilet ağzımda dönüyor, mumun sıcaklığını hisset
Benim bu sapkınlığım! Benim bu doyumsuz midem!
Kanın saf, etin ziyafet, seni asla öldürmeyeceğim"

EVHAM VE ALEVLENME

Evhamla ilk tanışmam, vücudum cayır cayır yanıyor
Kirli binaların betonu, gece gibi üzerime çöktü
Çimenlerin en yeşili, gök kubbeden biraz karartı
Ciğerlere şenlik nikotini dudağımda asılı
Kime yakarsam aynı devayı pişirip önüme koymuş
"Gözlerini kapat, mışıl mışıl uyu"

Alevlenme dönemi orada başladı, ruhumu çekip alın
Kendime bin bir soru, susmak bilmeyen fısıltı
Çenem kıtır kıtır, dişlerim tek tek dökülürcesine
Gıdım gıdım geberiyorum

Keşke yatağımda huzurlu ölüm kadar sessiz
İçtiğim ilaçlardan sonra çektiğim derin bir uykuda olsam
Oysa ben ne aynalar kırdım, ne ampuller patlattım
Bir kerecik şu ip boğazımda sallanmadan uyuyamadım

Kendimi sevmeyi öğrensem, her günüm güllük gülistanlık olsa
Ben planlar yaparken tanrı tepemden bakıp bana gülmese
Rabia ve benim gibiler ölmese, elzem nefesini dudaklarımdan
Elime kadar üfleyip de insanların parmak parmak işaretlediği
O mimlenmiş hastaların yüzüne sürsem, yaşanır mı bu dünya?

Bu gecenin bereketi burada, zihnimdeki bulantı mideme vurdu
Ama ben bu günleri bir terminal brandasından atlarcasına
Geride bırakıp, ruhumu şeytandan çalıp meleklere sunacağım 

BİR ÇİFT GÖZ

Gecenin körü, lambalar beni seyre dalmış
Sabaha kadar yürümeye yeminler etmiş gibi
Uzaklara doğru, adım adım

Şehrin kem kadınları dimdik ayakta
Sokağın hayvanlarına selam duruyorum
Şayet, onların misafiri olmuşum

Gözlerim uyku diye ağlıyordu
Ta ki, o simayı görene kadar
"Kim ulan bu? Neden suratıma dikti gözlerini?"

Gerçek olduğunu biliyordum, oradaydın
Parkı tavaf edercesine yürüdüm, koşmaya başladın
"Benden bu denli kaçan bu mahlukat kim?
Gözümün önünden neden gitmiyor?"

Tam o sıra sokaktan bir araba geçip gitti
İçinde ciğer deşen şarkıları kusuyordu resmen
Pek tenezzül etmeden, yola devam

Şehrin kem kadınlarıyla bol bol küfürleşip
Sokağın hayvanlarına veda ettim
Misafir olduğum bu sokaktan
O aciz hayvanların bedduasını almışım gibi
Yol boyunca kaçtım, koşa koşa
Arkama bakmaya yüzüm yoktu
Çünkü misafirliğin kısası makbuldür