29 Aralık 2020 Salı

DANS

Bakışlar sezilir, usul ve hüsranlı
Herkes çıkar peşinde, sinsi sinsi 
Herkesin üstünde bir post 
İşlenmiş altınlar dizili, teker teker

Bir piyano sesi, cazgır bağrışlar 
Barış dar ağacına asılı 
İnsan bu kadar kibirli mi? 
Ahşaba sürten topuklar 
Küçük, tiz ve kinli cızırtılarla

Yüce şeytana atfettik kötülüğü 
Görmezden gelen gözler ile 
Sanat hiç bu kadar öfke dolmadı 
Uzun uzun yankılar eşliğinde
Sanatıma, zevkime adanmış ruhum
Ebedi uykuya dalmadan önce, yavaş yavaş

Depresif hırıltılar çıkar
Her sancılı savruluşta 
Onlar huzursuz dostlar 
Eller kanlı, ittifaklar vefasız



MEFHUM SAVAŞ

Kapalı yolu insanın 
Uyuşmuş, titrek, kanlı gözler 
Eşlik eder her fısıltıyla 
Çelik zincirlerle bağlılar tabulara

Sessiz sedasız çekilmeden önce
Kulaktan dolma, bağnaz, kör bilgiler
Duymaktan çekinerek
Öğreti adına, verilen savaşlar adına

Damladığında her kan 
Divan eder çınlamalar 
Jilet yarası gibi tatlı 
Yutkunamaz, boğazlar tıkalı
Kan donduran öğretim adına
Selam olsun efendi, selam olsun sana



27 Aralık 2020 Pazar

ESKİ DOSTLAR

Kan bürümüş gözleri
Bir taraf aydın, bir taraf karanlık
Kitaplara konu, tarihi destan
Eski dostlar çatışsın durmadan!
Durmaz soluklar, durmaz gözyaşı

İlahi dostlar, ölüm bahçesinde bir arada
Yaka boğaz, ateş altında, nefes almadan
Yanıp biten bir taraf, nur ve aydınlık bir taraf
Şüphesiz, bir kişi hayatta kalana dek durmak yok

Seher yıldızı bir yanda
Bir yanda çobanların kralı
Mahlaslar belli
Ve susmaz iftiralar
Susmaz iyiliğe atılan çığlıklar

Zaman kısa, zafer yakın
Acı bir son ile telef edilmeden
Eski dostlar sonuca varacak
Peki asıl soru, kim kazanacak?

Kaleme dökülen her an
Yer eder divan kalplere
Unutulur mu hiç?
Unutulur mu bu sıcacık kan?



SÖZ VERDİĞİN SAAT

Her köşenin sonunda seni bulmak
Kehribar keskin kokunu duyup
Şöyle bir gök kubbeye kafamı kaldırdım
Sesinden uzak, ağlamaktan beter
Peki rüyalarım kanasın, ruhum ne der?

Divan eder gülüşlerin
Tersine döner hecelerim
Kara geceyi aydınlatan güzelliğin
Aşkta suçlu ben miyim?

Ve zaman tükeniyor sevgili, son defa
Denk düştüğümüz hakir bir sokakta
Ölümüne özlemiş gibi sarıl bana
Sözüm bitmeden konuş, ıslak dudaklarınla

Aşkın hukuku serttir
Ne adalet, ne irfan
Kalbim zikreder her anı
Sevgilim, söz verdiğin saatte
Sensiz, o kuytu köşe, yalnızlık ve ben







25 Aralık 2020 Cuma

AŞKIN NE KADAR DERİN?

Sabah şafağında gözlerini kavuran ateş
Denizin kollarında kulaçlarına şahidim
Yağmurun altında dudaklarını hissederken
Bir yandan çalan melodiye eşlik ederim

Benden uzaklaştığın her an
Bir yaz meltemi ile bana tekrar geri dönüyorsun
Aşkınla ısıttığın kalbimi hayata döndürüp
Sana yazdığım şiirleri saklıyorsun

Sen ki, en karanlık gecelerimin ışığı
Gözlerimi kaçırmaktan korktuğumsun
Sen ki, düştüğümde kaldıranım
Yazdıkça adını hatırlatansın




23 Aralık 2020 Çarşamba

ASIL KURBAN

Nefretten derin, korkudan büyük
O kadar belirsiz, o kadar acımasız
Damak tadını söken, kulak çığırtan 
Üç kurban, bir katil

Biri zulüm etmiş, biri zulme göz yummuş
Asıl kurban ceza değil, kurtulmak için burada
Asaletini yüzünden alan kim varsa bir gün ölür
Ama sana geçmişini unutma şansını kimse tanımaz

Aciz kurban, sevilesi varlık
Zulüm görmüş, başkaları ise göz yummuş
Sesi çıkmamış, çok ağlamış, hakir görülmüş
Ah benim naif, küçük kurbanım, senin etini yemeyeceğim

Acı dolu dokunuşlardan sonra cezalar çekildi
Ama asıl kurbanı hayatta tuttum, ona ölümü getirmedim
Her yüzüne dokunup, konuştuğumda sesi çıkmaz oldu
Ah benim cılız, cesaretsiz kurbanım, neden ağlamıyorsun?
Yoksa seni çoktan öldürdüler mi? Sana kıyacağım
Acı çok, bu dünya rezalet, kimin cehenneme ihtiyacı var?












22 Aralık 2020 Salı

MUZDARİP, DÖRT DUVAR

Dört duvar, her duvarda bir çentik 
Her duvarda bir ses, acımasız bakışlar eşliğinde
Tüküre tüküre küfrettiğim bir başka sabah
Ritmsiz geceden kalma kuru tütün, ıslak gözlerim

Adını kulaklara fısıldar gibiyim
Bir tanem gözlerini aç, son sabaha kanma
Adımı bir kerecik an, üç defa gülümse
Çünkü ben her gece zikretmekten yoruldum

Her sabaha uyandığımda kalemi elime almadan
Zafer getiren sesinle sofraya çağır beni
O günler çoktan geçti bir tanem, geriye kalmadık
O baş döndüren sesin vardı, o kutup mevsimi gözlerin

Başka denizin mavi dalgaları, başka toprakların meyvelerinde
En güven dolu, en huzur getiren sözlerinde kaybolurken
O denli kabuslar aleminde kimsesiz yürüyorum
Yapayalnız, yalın ayak, bir tek söz etmeden, nereye gidiyorum?



20 Aralık 2020 Pazar

MERHUM, GENÇ İSA

Kendini bilmeyen bir bıçak kadar keskin
Yeni keşfedilmiş topraklar kadar genç
Bileklerinden asılı haç ters dönene dek
Huzur içinde yat merhum İsa

Yerin altından biraz enerji, umursamaz kaynaklardan
O kadar derin bir güç hissettik, sakin tanrı dilinden
Bir o kadar kuzgunların nece dağlara volta atışına şahidiz
Ebedi uykudan uyandırılmış bir intikam, bir yaygara gibi
Bir o kadar sek bir hikaye, huzur içinde yat merhum İsa







19 Aralık 2020 Cumartesi

MESİH, SAF ET

Sana bir hediye bıraktım, vücudum
Vücudum seni besleyecek, etimden ye
Kulaklarını kapatmanın faydası ne?
Biz kafanın içindeyiz oğul

Mesih, hayatta kalmak için tek şansın bu
Etimi kes, derimi yüz, kendini besle
Kaburga, göğüs, çürümüş deri

İnsanoğlu etini kesip kanını içmedikçe yaşam olmaz
Bedenimi yiyen, kanımı içenin sonsuz yaşamı var
Ve ben onu son gün dirilteceğim
Etimi kesip, bedenimi yiyen içimde yaşar
Ruhum onun yanında, onunla yeniden doğar




KARKAYALAR DONDURMA

Değişime yürüdüğüm yolu değiştirmekle değil
Saçlarımdan fazlalıkları aldırıp, şöyle bir kendime bakarak başladım
Oysa ben o evime gittiğim yolu, belki göz göze geliriz diye
O coşkun adımları yanında yürümek için atmıştım

Her akşam kirli bedenimin o temiz işaretiyle
Elimi nece kaldırıp sana kadeh uzatırcasına selam verdim
Kaç defa oldu sayamadan onlarca gece sonlandı
Bir kez olsun yaz bitsin istemedim, veba bizi evlere tıkayıverdi

Aylar yandı, şafakları güz aldı götürdü
Temiz bir sayfa açmak için bin adım ilerledim
Kuzey kutbunu sürme yaptığın gözlerin, kehribar rakısı dudakların
O keskin bakışlarından kaçamaz oldum ben

Sarhoşluğumu unutturan o gülüşüne adım adım
Bir apartman, bir dükkan
Bambaşka yelkenler, bir başka şehre yol açmadan
Son bir gece daha bizi alıp götürmeden, sadece zamana bırak

14 Aralık 2020 Pazartesi

NİKOTİN

Her göz kırptığında korkular çürüyecek
Her uykuya daldığında şüphe çekip gidecek
Bir anlık olsun karanlıkta rahatça nefes alacaksın
Tam yatarken aklına düşeceğim, bunu planladım
Rüyalarında pelerinsiz dolaşırken beni unutamayacaksın

"Öp beni, ölümcül silahlar çekilmeden
Hala bir şeyler hissediyorken, hala buradayken"

Hakir zaman geldi, aciz melekler gidiyor
Güneş batmış, yatak tenin kadar sıcak
Dudaklarından yudumladığım o papaz şarabı 
O kutsal şarap eski tadını kaybedecek

Gözlerim özlem dolu yaşlar bırakırken
Sensizlikten korkacağım, yalnızlıktan öleceğim
Bizim şarkımız tekrarlanıyor, senin için atan kalbim de öyle
Geriye bir yazı kalacak, sen ve ben asla kavuşamayacağız



13 Aralık 2020 Pazar

HASRET SONRASI

Sen ki, şair çıkmazı, yazar tıkanması
Bir sabah, darbe sonrası yurdundan telef edilmiş
Sürgüne kurban sürülen dağdaki çocuklar kadar korkmuş
Kalyon kışında soba sıcağında şefkat aramak kadar uzaksın

Sözlerime şehveti getirdiğin gibi
Bu gece ilhamı tutup önüme sundun
Gözlerinden akan yaşlar kadar üzgün
Ellerini sürdüğün duvarlar kadar sertim

Bunca zaman hep bekledim
Hanımeli açan bahçelere gömülen insanlara rahmet
Korkuyla uyuduğum gecelere tüküre tüküre lanet
Bu kağıdı gecenin köründe, bir gün okursun diye sana bahşettim



12 Aralık 2020 Cumartesi

KARA FON, YANGIN

İlgi duyduğun ne varsa topla
Bu gece masana tüm anıları dök
Ortaya en sevdiğin fotoğrafı koy
Ve çoktan ateşe verdiğin evinde rahatça otur

Bir sürü insan tanıyacaksın, çok fazla para kazanacaksın
Bu denli bir ölümü seçmek çok cesaret ister, korkaksın
Onca konulan tanıya, bunca verilmiş yaraya isim ver
Ama sakın ola kim olduğunu unutma, saygını yitirme

Aşk silahlardan sızdıkça gece, vahşetiyle ateş alıyor
Seni tanımaya başlamış, yanan bir evin içinde oturuyorum
Ateşler bana yaklaşana dek bir çıkış yolu bulabilecek miyim?
Yoksa bu ateşe başka bir kurban daha küllenecek



9 Aralık 2020 Çarşamba

KABİL'İN SOYU

İşte onlar çoğunluk, işte onlar güçlü olan
Ebedi uykudan bir gün uyanınca farkına varacaklar
Birinciloğul soyu, Kabil'in kanından doğacaklar
"Korkunun olmadığı cenneti bu dünyada yarattık"

Adem'in gübresi, Havva'nın gülümsemesine saklı insanlar
Büyük savaş uğruna unutulan tanrılara lanet ettiler
Size İkinciloğuldan bahsetmedim, bilmezsiniz
Elohim'in oğludur, avcıdır, adak verir

Kabil hep temiz kaldı, kötü hissetti, çok ağladı
Leviathan soyundan geldi, soyunu sürdürdü
Biz Kabil'in soyundanız, Habil'in adını anmıyoruz
Kötü tanrının yeminlerini yutmadan, bu geceyi de sonlandıracağız




8 Aralık 2020 Salı

KARA GÖRÜNDÜ

Kimi yazdığı kağıdı titreyen elleriyle kırıştırırken
Kimi kırıştırdığı kağıdı son kez açıp bir şeyler yazdı
Seni okuyan, adını anmış bu dudaklarım
İhanet keski dudaklarına karşı çok yeminler etti

Öyle denli aşkın intikamı olmaz, coşkundur
Sen susarsın, gözlerin konuşur, özlemekten beter
Ve sana duyduğum özlem bugün beni öldürse bile
Seni hatırlamaktan vazgeçmeyeceğim

Çirkin denizleri süren bir kaptan olarak
Seni sonsuza dek kendime tutsak ettim
Bu denizin ortasından sana doğru yol alma umuduyla
Kalp ufkumu ve arzularımı aşacağım, kara göründü



NANKÖR VE TUTSAK

Şayet siz anlatmak istenileni değil, anlamak istediğinizi 
Sesinizi duyuranı değil, adınızı duyuranı seçtiniz
En büyük korku, seçilen hayatları yaşayan acınası varlıklar için
Onlar düşünmek ve sorgulamaktan yaşam boyu kaçacaklar

İnsan nankör, insan tutsaktır
Kötülük habercisi ve zafer getireni ayırmayı bilmez
Bağımsız olmayı reddeder, özgür olmak ister, başaramaz
Kimi kendini yıpratır, kimi kağıtları, birileri de son defa yazar o kağıda

Ben bunca yolu yüzleşmek için geldim
Yıllar önce kestiğiniz elimi kaldırdım
Ve bugün bir zindanda uyanacak bile olsam
Yine de halkımı köle ettiğiniz bu yaşama sanatımla
Kalemimle tüküre tüküre lanetler, yeminler, küfürler edeceğim



KURU KALEM, SAF ATEŞ

Eline kalem almaktan korkan bir dost tanıdım
Hayat karamsarlığını sanatına vurmuş
Güneşin ölçüsüzce verdiği ışığı gözlerinden alan hayata nefret
Ben ve dostum, bizi kimse sanatımızdan çekip alamaz
Kim suçlar kendini bu yangın için?

Yeminlerin adını andıkça gece başlıyor
Yangın dün başladı, bugünse gecenin dumanı
Sokağın en yalnızı, kimsesiz yollar
Üç cadde, bir kaldırım, nece gölgeler gördüm
Nankör insan, aciz insan, nefret edilesi varlık

Sabaha doğru başlayan bu saf kuruntu
Bunca zaman boşa yaşadık, sona gideceğiz
Tanrının kollarında, sarmaşıklarda ebedi uyku
Ve tüm değerlerimizden uzak bir istirahat çekeceğiz
"İnsan eti kadar ağır, ruh kadar sek ve de hayalet olana dek"




7 Aralık 2020 Pazartesi

TANRI KONUŞANA DEK AFFETME

"Herkese bela eden adam, en büyük korkuyu kendi yaratır"
Bize göçmen adını takıp yüzyıllar boyunca sürgün ettiniz
Bizi uygarlaştırmak adına kadınlarımıza tecavüz ettiniz
Doğan bebeklere kirli isimlerinizi takıp hakir gördünüz

Biz çok büyüdük, çok güçlüyüz, korkumuz yok
Tanrı bile bir uygarlık için bu kadar felaket yaşatamaz
Kötülük habercisi kim varsa dilini kesmişiz
Vatan topraklarını kirli elleriyle sıkıp kan çıkartan düşmanlarımıza lanet!

Artık o kadar başkaldırdık, o kadar ders aldık
Yaktığımız konfederasyon bayrağı altında ısınıyoruz
Yıktığınız evlerimizden kalma büyüklerimizin resimleri elimizde
Onların adını yad ederken kültürümüzün sofrasında oturuyoruz

Belki yıllar önce bizden her şeyimizi çaldınız
Ama özgürlüğümüz, neşemiz ve cesaretimiz hala bizimle
Bu gece yıldızların isimleriyle tek bir dua ediyoruz
"Tanrım yalvarırım affetme onları"



5 Aralık 2020 Cumartesi

PERİ MASALI

Baphomet, karanlığın mezarından çıkıyor
Keski bir bıçakla ruhunu ona adak ediyorum
Dilimde Latince bir dua, sabaha karşın anma ritüeli
Halatın çözülmesine izin verin, beni sadece çarmıha gerin
Genç İsa'nın bilekleri kesik, vücudu lanetlenmiş
Huzur içinde yat

"Gün ışığından korkmuyorum, yeterince karanlık var
Bu dünya sana istediğini verir, karma bir hayat senden geri alır
Senin oyunlarını oynamıyorum, günün birinde ölmüş olacaksın
Korkunç peri masallarından geliyorum, nereli olduğunun önemi yok!"




UYU, ÖL, UNUT

Kireçli bir hava düşünmemi sağlıyor
Kalbim anı dolu, yıllanıyor
Bitmek bilmeyen bu korku esareti altındayız
Bahar sonrası zamanlar o denli ürkünç soğuk 

Veba bizi evlerimize tıkamış, köklerimizi arıyoruz
Bir türlü geçmeyen sancılar, kirli mideme inen duman
"Beni neden bu hakir zamanda yalnız bıraktın?
Gittiğin diyarlarda güneş şafaklar eşliğiyle doğuyor mu?"

O günü hatırla, bir bankta soğuk geçirmeyen kollarımdasın
Gözlerimiz birbirine sözlenir gibi bakıp yeminler ediyordu
"Sana ihtiyacım var, senin olacağım, her zaman burada, dudakların ve ben"
Benim şüphe dolu gecem, ne kadar da yalnızım