30 Kasım 2020 Pazartesi

KIZIL KORSAN

Kursak bırakan denizlerin genzinde bir dalga
Bitmek bilmeyen bir toprak sevdası, biraz rom
Denizlerin üzerinde, sevdikleri aklından çıkmayan bir korsan
Kalpsiz ve merhametsiz bir korsan, tek arkadaşı olan denizlere nefret

Barış getirenin sesi kısılmış, rehber ölmüş
Yüzyıllar geçse bile savaş durmak bilmez
Savaş Kabil ile başladı, biz birinciloğul soyundanız!
Her geçen gün başka kımız, başka bir kelleden içilecek

Kara çağ geleli çok olmadı, denizlere tutsak bu korsan güçleniyor
Umut ettiği topraklar, yağma ettiği başka masumlar ölüyor
Kılıcı o kadar keskin bilenmiş, o kadar keskin bakışlarla 
Öylesine bir başka toprak ve bir başka masum kanına giriyor



29 Kasım 2020 Pazar

MERHUMUN ZEHRİ

Bu yoldan geçme, tehlikeli tabelalar baş kaldıracak
Öylesine safsata zehirler, tüm aşkı etkisi altına alır
Ben ve dostlarım boğulduğumuz bu yaz akşamını yakmış
Tenimizi kavuran güneşin bir o kadar soğuk rüzgarına kapılmışız

Şimdi yüzüne tükürdüğüm bir başka düşmanın kılıcına tutunup
Zehri dudaklarımdan kin güttüğüm düşmanın boğazına salmışım
Çıkış yok, geri dönemezsin, şeytan izliyor
Melekler bizi yalnız bıraktı, uyu-öl-unut

Bu denli zehir, bedenimde yıllanıyor, etki alanındayım
Korktuğun o uykusuz gecelerin katili benim, ŞAİR KABİL!
Efendimin enerjisi bedenimi istila etmiş, zehri salana dek kurban sensin
Sonrasında ebedi uyku seni baştan yaratacak, bakmaya doyamayacaksın

Dokunmaya kıyamadığım o güzel bedenin bu gece kabusum
Işıklar sönünce beni bul, köprüye kadar eşlik et
Enerji ve zehir, serenat çoktan yazıldı
Bana ortak ol ya da yolumdan çekil, çünkü ben zehir taşıyorum

Ve bu öyle denli bir zehir, ölümcül bir mabet
Sevgim ve merhametimi yeniyor, seni sevmekten korkar oldum
Kurtuluş yok, aynı korkuyu her gece yaşayacağım
Benim için gece yok, yalancı ay ve yıldızlar
İçimde taşıdığım bu zehir, sana bulaşırsa ölene dek unutamazsın







27 Kasım 2020 Cuma

GÖZÜMÜN FERİ, DALGALAR BOYU

Ben seni bulmadan sen beni bul
Yoksa tüm bu hisler tabiriyle muamma
Keşfe çıkılan bu insan bedeninde parmak gezinerek değil
Tek bir beklenti olmadan sevmekle uslanırmış insan

Sonbaharı hatırlıyor musun? Hatırlayamazsın
Gölgeler senin zihnine karışmış, kendini kaybetmişsin
Çılgına dönmüşsün, o kadar coşkun bir ruh hali olamaz!
Tek bakışınla beni yerden yere vurup gözlerimin ferini çalmışsın

Şimdi zaman doldu, kafanı kaldır ve bak bana
Çaldığın gözümün feri tekrar ak renkten dalgalanıyor
Ve bunca kasırgalar, bunca sabahlar geçmiş gitmiş, tek bir kelam
Ben seni bulmadan sen beni bulacaksın, başka yolu yok
Çünkü ben çoktan kaybolmuşum, dalgalar boyu şafaklara



ŞAİRLER YALAN SÖYLEMEZ

Gerçek yeminleri unutun, şairler yalan söylemez
Son sabah bitti, gecenin kursağında bakakaldım 
Karanlığa duyduğum hiddet son bulana dek 
Sadece biraz ışık, bir tas ay ışığı, biraz dudaklarından istemiştim

Tebessümler yalancı! Denk düştüğümüz zamana bak
Biraz sevgi bu sabaha kalsın, geceye ay kesiği dudaklarım açılacak
Sana son kez bir öpücük verecek, gördüklerini unutacaksın
Bir daha hatırlamamak üzere, bu diyarlardan gitmek üzere

Bu kadar çaba sarf etmene gerek yok, övgüler yalancı 
Bugün bana sakladığın o güzel günleri
Dönmemek üzere, ebediyen kaçmak üzere
Geceleri güneşin olduğu, kavgaların doğduğu kentlerde yaşayacağım


26 Kasım 2020 Perşembe

SON SAVAŞÇILAR, ÇÖKÜNTÜ

Bu yüzyıl, bu kuşak, bu rüzgarın adı
Aynı toprak ve farklı vefa arayışı altında
Nece vatan keşfinde kayıplara karışmak
Sessiz bir fon çığlığıyla, zafer getireni kutlamaktır bu

Kelimelerin kifayeti öleli, tanrının hükmünü sürmüyoruz
Kötü yeminler unutuldu ve de suskun insanları katlettik
Rehberlerin söylediklerini duymuyoruz, sesimiz eskisinden gür
İnsanın içindeki sevgiden mahrum bıraktık onları

Her çöken geceye bir ıslık edasıyla onları yalnızlığa mahkum ettik
Karanlık çökünce kaçacak ev bulamadılar, sığınacak tek yer yoktu
Onları öldürmekten beter ettik, tarihin bu toz sayfalarına yazmadan
Acı içinde yönettiğimiz onlarca insanı, yurtsuz bıraktık

Çünkü biz barış getireniz, biz gerçek rehberiz, bizim adımızı an!
Sesin kısılana kadar söyle ya da biz konuşana dek susacaksın!
Gözlerinden aileni, gönlünden aşkını söküp alacağız!
Çünkü biz demokrasi, biz insanlığı hayata bağlayan son savaşçılarız!



RÜYALAR, UNUTULMAZ KABUS

Yüzünden suratı kesilmiş, bilinçaltında yatıyor
Orada sadece korku var, sadece gerçek
Asık surat, tek gözü olmayan bir cambaz
Şimdi sen bana sor, gördüğün en güzel rüya hangi rüya?

Yatakta yan yatarken göze gelen en külyutmaz gerçek
Tam önünde bir travma, bilinmez, duyulmaz bir rüya bu
Kim olduğunu affederek öğrendim
Çünkü uyurken görmek isteyeceğim tek şey sendin

Peşimi bırakmayan, yaka tutan, gerçek can yakan rüya
Unutulmaz bir rüya, denk gelmekten korkar oldum
Kalbimi kemiren bu sırf kuruntuyu yutmak
Can vermekten ürkünç, bıçak kesiği kadar çirkin

Ciğerim deşildikçe kaburgalarıma yansıyan bu kesik
Artık yemek yiyemem, daha rahat uyuyamam
Kafamı her koyduğumda göreceğim kabusa kucak açarım
Bir daha uyanamazsam, sadece geriye okunacak bir yazı kalsın






24 Kasım 2020 Salı

ARTEMISIA GENTILESCHI

Kara fon çalıyor, on altıncı yüzyıl
Yatağında uzanan bir vahşinin gözleri bunlar
Körpe kadın kanına bulaşan, çocuk katili bir adamın kanı
Ölüm dokusu seni kollarına almış, oracıkta yat!

Kanına girdiğin onlarca kadınlardan bir tanesi yanı başında
Elinde bir kılıç, yatağın başında, cesaret kokan bir başka kadın
O kötü günlerin ardından huzur dolu çektiğin uykuya lanet olsun!
Ressamlar bu tarihi çizene dek kanın akacaktır

Külyutmaz bir gece, muazzam bir dolunay odana yansıyor
Adalet er yada geç gelecektir, şakağından o kanı ben süzeceğim
Kim olduğunu unut, hatırlamak yok, burası ölüler diyarına dönecek
Kabil'in kardeşine kıydığı o koca taş keskiye döndü! SENİN İÇİN!

"Kışkırtıcı kıyafetler giy, bir kez güneş doğacak
Kılıcını parlat, öyle parlat ki geceye kalmasın karanlık!
Uykusuna dalmadan önce, gözlerini kapattığı an karanlık çökecek
İşte o zaman, temiz ellerinden süzülen bu kutsal keski şakağı yırtıversin
Çünkü ben ağlamaktan, acı çekmekten usandım"





DUDAKLARINDAN BİR ALINTI

"Beni sev, sarıl bana, beni kollarına al
Sarılacak kimsem kalmadı, gidecek bir yerim yok
Kokunun çarşaflarıma sinmesine izin ver
Daha önce hiç kimse bana dokunmadı"

Bu sözleri dudaklarından ben çaldım
Gözlerime bakıp mırıldanırken ben duydum
Melekler yanı başımızda bizi gözetlerken 
Sadece sabaha bir söz bırakıverdim

23 Kasım 2020 Pazartesi

KÖR KARANLIK

Her kapı çaldığında, karın ağrısıyla
Göz ferim bulanık kapıya korka korka gitmekten boğuldum
Daraldıkça daraldım, iğnelerle kazdığım kuyulara bakamam diye
Her gecenin sonunda doğan güneşe bakarak ağlamaktan yoruldum

Terminallerde soğuk belden vurunca anlamıştım
Artık mutlu günler mutsuz ailelerden çıkacak
Yirmi yıl aynı bedende farklı bir ruh tatmak 
Öyle bir an, ben hata yapmasam sanki dönmeyecek dünya

Daha beter ettim, kahroldum, gündüzüm nasıldır?
Önce kalk küfürlü bir sabaha tüküre tüküre
Temiz bir sofra kur, naftalinli lavaboya koş
Aynanın karşısında kar soğuk suratına donuk bakışlar at

Dakikalar sayarken, bir vapur geçiverir
Kör karanlıkta yüzen bir vahşinin kökünü kaybettiğine şahit olursun
Bu kaftan karası gençliğimin bir o kadar kara yarası
Paramparça kehanete lanet olsun!
Şükürler yalan, bu bir kör karanlık!




22 Kasım 2020 Pazar

MUAMMA, ASLA KAVUŞAMAYANLAR

Bitmek bilmeyen bu geceye uyku dolu mühürler bastın
Şüphe ve korku, ısırılmış bir elmanın cehennem getirisi
Bir defaya mahsus olsun, acep çıkar gelir misin?
Bu bitmek bilmeyen gecemin uykusuz kavgasına bir darbe indir!

El insaf be arkadaş, nasıl gülüyorsun öyle?
Bin yaz geçti, kavuşamadık
Biliyorum özlemedin, kehribar kanlı sözler tüttükçe 
Muamma gözlerine bakarken şöyle bir dalıp gitmeden

Savaş yanlısı saçların, keskin kokunu ne güzel def ediyor
O tebessüm bakışların, öpmek bilmeyen ay kesiği dudakların
Yanan bir ev gibi, pencereden ateşlerin şehvetiyle
Yeminler olsun güzelim, bir geceyi daha kahrediyor







21 Kasım 2020 Cumartesi

HASSAS, KONUŞURKEN DÜŞÜNMEK

Bu gece yazılar o kadar bulanık, gözler ıslak
Yalnızlığın getirisi hüzün yerini almış
Koltuklar kapıya dayalı, hayduttan saklı rafta bir kitap
Kitap içinde sana yazdıklarım
Gözlerimi kırpamadan okuduklarım var

Zafer çığlıkları çoktan duyulmuş
Melekler artık fısıldamıyor
İlham veren benim güzel ilham kaynağım
Neden elveda edemeden gidemiyoruz buralardan?

Gök mavisi bir denizde bu soğuk havada yüzmek
Tek bir kişi için bu yalvarış olacak bu yazılar
Gözlerimi kırpamadan, kuru uykuya dalamadan
Sensiz uzakların hayaliyle yazmak olacak bu

"Kaçma, kaçarsan içindeki şüphe öldürür seni"
Sadece biraz dik otur, yarına aşkından bir öpücük
Biraz da o acıyı hafifleten gözlerinden gülümseme bırak
Çünkü sen benim olmadığın süre boyunca ben kaybolacağım
Yalnızlık esaretinde kelepçe vurulmuş umutlara
Bir gece daha tüylerimi diken et, gün soğumadan güzelim



18 Kasım 2020 Çarşamba

VECD, ÖZGÜR RUH

Ben vardım, sonsuzdan öte var olacağım
Benim içinizde kaynayarak uyuyan
En korktuğun anda, en esrarengiz sofraya oturan
Gözlerini kapatmaktan çekineceğin bir karanlığım ben

Sevinç ve zevk benim
Özgürlüklerinizi saklayan, en gizli arzularınız
En büyük şüpheniz, akıl almaz duygularınız
Ve de küçük savaş benim uğruma verilecek

İçinizdeki öfkeyi bıçağa parlatan isyan
Kan meydanını süsleyen savaşçıyım 
Her zaman yanındayım, içini ürperten o vurgu 
Ruhun sarhoşluğuyla geçirdiği coşkunluk benim!

Benim ateş olan, ölene dek sönmeden yanan
Bir nefesimle can verdiğim sen, baş kaldırmalısın!
Gecenin körüne kalk, ışığa dön!
Gün doğana dek duanı et ve bu geceyi sonlandır!

Çünkü ben her uykuya daldığında gözler önüne gelmeyen
Ruh uykusundaki öğreti, aşk ve şehvetin öncüsüyüm
Enerjimin kuvvetine ve ölümün naçizane dokusundayım
O kadar coşkun, o kadar belirgin ve her zaman aklındayım

Ruhun bedeninden ayrılana dek peşinde olacağım
Uykudan uyan, zaman geldi, maddesel zevki tat
Kafanı kubbeye dönüp adımı an! 
"Ben öğreti için doğdum, yaşam tadı alana dek yaşayacağım!"



16 Kasım 2020 Pazartesi

ANGARYA PAZAR, BANA SORU SORMA

Ah benim cılız, korkak oğlum
Bugün günlerden angarya pazar
Benim oğlum, amiyane tavırlarını bıraksın
Nasıl olur da gözlerden bu kadar uzaksın?

Ah benim güneş bozma saçlım
Ne bu denli suratın kesik atar?
Panayır ortasında sevdiğinle kavuşamaz mısın sen?
Güzel günlere kucak açmak mıdır meselen?

Şimdi çıkıp desin bir babayiğit
"Kim kafa tutacak bu kalpsiz meydana?"
Sen korkarsın, duygularını bu denli saklar
Bu kadar kaçarsın, ufuklar tutsun seni oğul

Gideceksen, son kez bu angarya pazar için
Yeminler etme, otur bu güneşin sofrasına
Geceye bir tas ay, yüzün gülsün biraz oğul
Rahat kafa gir yatağa, son kez say, son bir dua fısılda






14 Kasım 2020 Cumartesi

ÇOCUK GELİNLER AĞLAMAZ

Bir kese altına bin bir feda çocuk
Çocukken bir şafak kadın olmuşum
Ne insanlık kalmış, ne de tebessüm

Uyanmışım başka bir sabah
Yanımda babam yaşında bir adam
O ürkünç, pis, korkunç kollarına sarmış beni
Ağlamaktan korkarım ben, anam ağlasın, ah benim güzel anam

Köyün en soğuk yatağı benimdir
Köyün en kötü adamı yanımda
Benim ufak bedenim, on beşinde ana olmuş
Körpe, dokunulmamış bedenime değmiş bu adam
Ağlamaktan korkarım ben, dayaktan uslansam ağlamam

"Sorgu sual kalmamış
Yüzümü yıkıyor öyle tanımadık biri
Soruyor iyi misin? Ayıpsın!
FEVKALADEYİM"

Büyüdükçe anlıyorum, sonu yok bu günlerin
Kıyamet kadar yakın, bir o kadar sessizim
Rabbime yalvarmaktan ne mecalim kalmış ki?
Ben ufkumu aşayım, yüzüm gülsün, evime döneyim
Ne de göreyim anamı, ne de şükürler edeyim ben?

Sadece yatayım o döşekte
Narin ellerimle yüzümü tutup şöyle kaldırayım başımı
Bir de iç çekmeden bir günüm geçsin, varayım ecele
Yeminler olsun özledim, yeminler olsun bir gece öleyim sadece










12 Kasım 2020 Perşembe

KARANLIK ÇAĞ, KIYAMET GÜNÜ

Şüphe ile yataktan fırlayıp
Korkuların geleceğini bilmek
Ölüleri görüp şükreden adamın 
Acizane bakışlarına hedef olmaktan kaçmaktır bu!

Üç kuruş para için sanatı ele geçiren tutkular
Tanrı dünyanın ipini kesti, meydana düştü kuklalar
Yine de aklımdan çıkmayan yazıları dökeceğim
Aşk kılıcımdan sızdıkça susmayacağım

Arkadaşlarım ve ben, uykusuz onlarca gün
Eğer mahşer, eğer kıyamet bugüne vursaydı
Muhtemelen kaçardık, arkamıza bakmadan
Ve de kimi sevdiğini götürür, kimi bedenini zor taşır

Eğer o gün, yataktan kalkarsan
Gel ve beni ölüm meydanında bul
Bir taş getir, biraz da öfke
Gözlerini aç, ayakta dimdik, yapayalnız ve şükürler olsun!







11 Kasım 2020 Çarşamba

BİRİNCİLOĞUL KABİL, TARİHİN İLK KATİLİ

Günlerin yasları tutulmazken, kötü tanrının yeminlerini yutmuyoruz
Her gün yeni bir adak, her gün yeni bir kan akıyor
İçime sızan şeytan
Soyumu sürdürmemi söylüyor

Eğer saklanırsan, uyanmalısın
Uyanıkken beni dimdik ayakta bulacaksın
Tam başında elimde kocaman bir taşla
Kafan ezilene kadar
Karanlıkta nefes almadan

Tarihin ilk şehvetli ölümü
Kabil tanrıya yeminler ediyor
Aşk sızıntıları getirdiği bu ölümden
Öfke gözyaşlarından ruhuna sızıyor

"Kabil benim oğlumdur, birinciloğul! Ona enerjimden verdim
Ona günün kalıntılarını bir yara, bir taş ile getirdim. Kardeş kanı!
Habil her gördüğü taştan korkuyor, saklanıyor. O bir avcı!
Yeminler olsun o kötü olan!"

Çok geçmedi, kıskançlığını dindiren darbeyi buldu
Efendinin adını andı, korktu, çok ağladı
Pişman değildi, öfke onun ruhunu esir etti
Tanrıyı bulana kadar özgürlük yok

Zafer çanları kulaklarını çınlatacak
KABİL ölümün şehvetli dokusunda 
En cılız cesaretiyle uyuyor, o masum!
Tarihin ilk ve en büyük katili KABİL!






7 Kasım 2020 Cumartesi

SADAKAT YEMİNİ

Kralı öldürmek istiyorsan
Derin kestiğinden emin olacaksın
Tırnakları etinden ayrılan balerinler gibi
Seyircisiz sahnelenen tiyatroda figüran olacaksın

Boş gelmeyen trenlere küfür saçmadan
Meyhane boyu kem kadınlara para savurmadan
Bu gece huzur içinde yarım aklınla, kendi yatağında uyuyacaksın
Öğrenebildin mi oğul? Bir asır geldi geçti

Kulağıma fısıldayan şeytan aklımı çeldi
Artık onun emrindeyim ve bugün bir adak istenirse, verilecektir
Kulağımı çınlatan meleklere kanlı gözlerimi çevirmeden 
Kendimi çivilediğim bu duvarda çarmıha gerileceğim

Gözümü kırpamam, tek kollu cambaz beni izliyor
Her an ruhumu bedenimden ayırabilir, çakıl yola koyulursa kan durmaz
Ayak bileklerimi kesen bu rüzgara ay kesiği dilimle, karşı koyacağım
Bu yol boyu anladım ki, huzura kavuşacağım. Şeytan taşıyana dek paktına beni

Barış asla gelmeyecek, daha çok kan akacak, daha çok insan ağlayacak
Kabuslardan kurtulmam için ruhumu dejenere etmeliyim
Barıştan yana bir şüphem yok, gelirse artık çok geç
Zemin katta kafamı delecek kurşuna şükür edeceğim




6 Kasım 2020 Cuma

KİMSE KAYBETMEDİ, BEN KAZANDIM DOĞRUSU

Bencil aynalar, ağlayan kitapların sayfalarına yazılmış
Nasıl geçer zaman? Nasıl korkuyla uykuya dalarım?
Şimdi yedi yerinden vurulan bir kartalın kanat çırpışı kadar güçlü olmak gerek
Çünkü sen galip gelince başladı tüm bu serenat

Ve ben dün gibi perişanım
Kesik bir bıçağın ayırdığı çirkin yara gibi kapkara 
Benim gibiydin, ve sen ilk yazdığım şiirin kapağı kadar değerliydin
Hatıraları gizleyenimsin, seni atamam ama yakabilirim

Oynanan kumar gibi kartı elinin tersiyle itmek, tıpkı usta işlik
Kafanda çalan şehrin en bilindik radyosu, tıpkı ciğer kesik
Öyle bir çıkmaz, can havliyle sarılsan da sonucu fiyasko
Sabaha kadar bekle ve de unutma, boş gelen bir tren yok!

 

5 Kasım 2020 Perşembe

AKAN ZAMANI DURDURUN ARKADAŞ

İsimler mendillere, adresler paralara yazılırdı
Sevdalar, kavgalar iki kişilik
Korkular bir gecede avutulurdu
Şimdi öyle mi arkadaş? 

Var gücüyle sürünürdü çirkef adamlar
Kem kadınlar düşlerde olurdu
Ustalar halıyı dokurken, körpe kadın ellerinden geçer giderdi o halı
Şimdi öyle mi arkadaş?

Kanlı bıçaklı, koca koca adamlar gelip geçmesin
Her kaldırımda bir korku, her sokakta bir genç kevgire dönmesin
Bunca zaman bitmek bilmesin diye başlanırdı söze
Şimdi öyle mi arkadaş?


4 Kasım 2020 Çarşamba

YAZAR TIKANMASI, ŞAİR ÇIKMAZI

Hangi şarkıya katlanabilirim ben?
Tekerrür ediyor her sabah, sağ çıkamazsam yadigar masamda
Her küfürlü uyanışa tek bir cümle
"Bu son sabah mı? Sanmam, bu son yalansa kanmam"

Tüküre tüküre küfrettiğim sabahlara bak
Yarım akıllı, alkolik bir dulun acımasızlığından korkarım
Ama gözlerine doya doya bakar, karşımıza çıkana sayarım
Karşıma çıkarsın gülerim, sesim çıkmaz belki gücenirim

İstemiştim olmadı, elim dilime varmadı
O son sabaha uyandım
O son yalana kandım
Gözümün yaşına bakmadan duvardan duvara vurdular

Geri dönüp bakma şansı yok! HALA ORDAYIM
Yazdığım şiirler kadar yürek yırtan 
Düzenbaz, korkunç 
Bir o kadar gına getiren bir kıştayım

 

SEN ÖLDÜN, BEN AĞLADIM

Tüm bu güller boyu mezarlıklar korku salmış, kent korku içinde uykuya dalıyor. Göçtün gittin sen bu diyarlardan artık sensiz bir sabaha türkü söylemek, son bir sabaha dudak uçuklatan çığlıklar bırakmak o kadar zor, o kadar şaşalı bir merasim suskunluğudur.

Yeminler olsun iflah olamadım senden sonra, hep bir mücadeledeyim yazıktır günahtır. 

Şikayetim yok desem inanır mısın bana? Gözlerime bakıp dudaklarından mırıldar mısın şarkımızı dost?

Ölüm bizi ayırsa bile aramızda bir tören yaptık, sevdiğin bütün kadınlara senin adına elveda dedim. Kurşun paralar biriktirdiğin o kumbaran miras kaldı, onca kelime laftadır. Arkandan çok konuşuldu ben sadece fısıldadım o insanlara bastıra bastıra söyledim seni.