17 Ekim 2021 Pazar

CADDE BOSTAN İFTİRA

Çakırkeyf verilen sözler, edilen yeminler
Ciğeri deşti, mideye vurdu, darbe darbe
Bu tür zindanlar, yer beton kulak tutmazdı
Şimdi öyle mi arkadaş?
Kem kadınlar iş güç kovalar
Koca koca adamlar asparagas peşinde

Oysa ben ne güzel gülerdim
Saçlarım hazır nazır
Biricik elimde, ağız dudak yürürdüm 

Şimdi saçlarım yapak yumak dökülür
Yüzüm asık, dudaklarım yara
Cadde bostan, köşe bucak, el alem susmaz oldu

Tek değişmeyen biricik hala elimde, ağız dudak yürürüm
Nereye giderim diye sormaz kimse, bende söylemem
Azcık kıyak olursam, bir tutam tütünle canımı sıkarım
Varsa bir kaldırım bu şehirde
Sokağın köpeklerinden izin ister
Yerimi kapar, kıvrılırım
Öylece dalar giderim




14 Ekim 2021 Perşembe

MİLLİ SERVET

Mehmetçik bakır sakallarını, mahalle berberinde siftah etti
Toprak çanaklar Kuvâ-yi Milliye cephesinde kırıldı
En güzel türküler Memleket Hanlarında söylendi

Bizler yüzyıllar sonra
Yedi düvel tarlalarını süreceğiz
Çocuklarımız sütten kesildi kesilecek
Güneş batıyor, yağmur yağdı yağacak
Sabaha çapa, tırpan demeden 
Koştur garibim koştur, gurbet yolu demeden

Doğu'dan Batı yakasına kadar
Taşı Anadolu, toprağı savaş kokar
Büyüklerimizin resimleriyle zafer çınlatır
Ebruli sanatıyla ocak süsleriz

Şüheda haykırır gün doğmadan
"Türk oğlu Türk!"
Ozan çalar sazı, aşık şahittir
"Memleket hasretiyle yananlara mapuslar davettir."

Cengaver konuşur, cihan susar
Yiğit ölür, analar yas tutar
Evlere şenlik baharında, bağrında ateş olmayan değil
Vatan evladını, vatan toprağına verenlerdir
Asıl kan kusan




11 Ekim 2021 Pazartesi

GLADYATÖR

Kargı karnıma saplanmış, kezzap kusarcasına titriyorum
Gözlerimde gök kızıl, kirpiklerime güz yağıyor
Kemiklerim yığın yığın, kafamda kurşuni bir ağırlık
Yedi düvel tarlalarında koştum koştum, tek soluk almadan 

Son savaşın ilk gladyatörü gibi kılıç tuttuğum bu kalem
Baharın son yapraklarından bozma sayfaları kül etti
Ve ben o son savaştan yara almadan çıktığımı sanırdım

Oysa o yalancı bakışların, kalpazan gülüşlerin 
Sahte sözlerin ve savaş yanlısı saçların
Beni sadece yaralamamış

Kanıma zehir, mideme tortu 
Zihnime törpü, ruhuma azap olmuş

Ve şimdi bana azap ettiğin 
Bu ölülerin diyarında kana susamışların 
Kalibre kalibre bedenime dokunuşlarına
Cehennem keski dişlerini
Masumların eziyet gördüğü pençelerini
Üzerimde ne denli işlediklerine şahit ol!



8 Ekim 2021 Cuma

YANDIM YANDIM

Oysa ben sana gelirken ellerim gardenya doluydu
Bahçemden özenle seçtiğim, topladığım ve kokladığım
İnerken Başakşehir'den Kayaşehir'e
Çevirdi bir bekçi, kovaladı beni
Koştum koştum, kaçtım, düşürmedim avuçlarımdan
Bir tanesini bile dökmedim

Oysa ben sana gelirken ellerim gardenya doluydu
Çevirdi avare gezen üç lavuk
"Ne işin var?" diye sordular bana seni
Sustum sustum, çenem kırılana kadar savaştım
Biri tuttu beni, vurdu öteki, sıra geçti diğerine
Yığıldım yıkıldım, avuçlarımda sakladım 
Bir tanesini bile dökmedim

Bir yaygara, kargaşa ve kavga kıyamet koptu
Öldüler, yaralandılar
Kan ve gözyaşı tuttu herkesi
Betonlar, duvarlar çatladı
Kemikler, camlar kırıldı
Çenesi yerinden oynamış, kaşı gözü şiş
Bağıra bağıra can çekişiyordu biri

"Yandım yandım alevler içinde kaldım
küllerim ilk rüzgarla esti, savruldu"

Aslında her şey gözlerimi kapatmam ile başladı
Üstümde hangi ışık? Kaç kat vardı?
Sayamadım
Gardenya yapraklarına tutundum avucumda
Kökü gövdesinden ayrı, parça parça
Avunuyordum
Şayet neye avunurum?

Sensizlik mi? 
Sessizlik mi?
İhanet mi?
Kefaret mi?
Avunduğum neydi ki benim?



7 Ekim 2021 Perşembe

YANSIMALARDAN BELLİ

Aynaya karşı, ikili tartışmadan çıkma cinnet kaçınılmaz
Üçüncü sayfa haberleri, köşe kuytu bir haber
İki ölü, bir yaralı

Dehşet ve vahşet içinde
Ruhum ateşten bir sarhoşluktur tenime
Gözlerim ve dudaklarım günahkar
Sabahları evham, geceleyin alevlenme
Kontrol edemem

Kafamda aynı çın, kulakta aynı fon, karanlık
İstiklal'de darağacı
Halatta ise bir "Genç"
Ayaklarına bağlı bir "Koç"

Hoyrat bir melodi, kayıplara karışırken duyuluyor
Naçizane bir darbe! Ola ki kırık camların peşine düşeydim
Belki yumruklarım körelip, öfkem durulana kadar 
Siftah, fiske, mosmor, kana bulanık, kırık ve çatlak raporlarıyla
Kendi gölgemle yüzleşirken, kendi ışığımla kör olurdum
Kendime açtığım cinayete kurban
Kendime karşı bu savaşa asker olmazdım

Yine de kazanamadım, hırpalandım, yenik düştüm
Kanıma karışanlar galip geldi
Suratıma baka baka alay edenler zaferi kutladı
Kapılardan ziller, bahçemden çiçekler söküldü, koparıldı
Ve de ben yıllardan beri
Sırıtmadan, uyumadan, göz kırpmaktan aşikar, nazır biçimde
Ölülerin diyarından çıkıp gelme
Yorulmadan yaşıyorum





1 Ekim 2021 Cuma

GENÇ KOÇ

"Bu zehir yıllar önce kanıma karıştı, beni hayattan kopardı,
şüpheden mütevellit korku, nefes alamıyorum."

Benim için güneş yok, ne gece, ne de sabah
Günah kokan binaların çatlak ve kirli kaldırımına şöyle uzanıp
Bir başka şiir defteri küllerinde gazeteye sarılı kırmızı şarap var
Benim için kırlara çıkan sevgililer bana mevsimler göndermedi
Bu sebepten hürriyetin süt beyaz kollarına hasretim

"Benim özgürlüğüm, benim çılgınlığım, topluma tehdidim,
tutkum ve şehvetim, gecem ve gündüzüm, sesim soluğum."
Tablolar asıldı, prangalar takıldı ve de sen baştan çıkarıcı maskeni takıyorsun.
Evime davetsizce giren misafirler, duruşma salonunda bana gülümsüyor. 
Dudaklarım paramparça, kulaklarım çın, gözlerim seni arıyor.
Neredesin?"