Satır bitmez gecelerde
kalemi kağıda düşman ettim
sigara külüyle boyanmış
on beşimin arsızlığında
puslu güneşe göz açıyorum
İştah kaçkını bir aile sofrasında
tüm huzurum ellerimden kayıp gidiyor
öfke üfürüğüyle dizginlenip
soğumuş yumruklarımı savuruyorum
Sahte cennetin doruklarında
ciğer deşen şarkılar eşiğinde
zehir kanıma karışıyor
Önce dostane gülüşler kopuyor
akabinde vahşi haykırışlar
kavga kıyamet esnasında
düşman soğukluğunda darbeler iniyor
Aylar geçiyor
peşinden yılları kovalıyor
Ben on yedime giriyorum
sen hep on altı kalacaksın
Toprağından kaçarcasına
başka beton kiri binalara yerleşiyorum
diken üstünde tetik misali adımlarla
yaka avuçlayan hezeyanlar yürüyüşündeyim
Peşimde gömü bırakırcasına
insan kalabalığından yalnız ayrılıyorum
korkuyla sindirilişim ağız fermuarını sıkı tuttukça
her sohbet esasında üstü kapalı geçmişim adına
bir parça dönüt yakıyorum
Farklı bahçelerden çiçekler sırdaşım
farklı şehrin kem kadınları yoldaşım
sindiğim her çarşafın rüyasından
farklı bir cam güzeli pus güneşe uyanıyorum
Güneşin yerini yaz akşamlarından bir tanesi alıyor
yıldızları sayıklamak üzere anıların esaretine dalıyorum
kayıtsızca benden kopardığın masumiyetimle
bir başka gecenin rüyasına yine seninle beraberiz
İnancım olmayan yirmi birime girmek üzere iken
sen en genç halinde, hep on altı kalacaksın