Her düştüğün kuyudan çıkışında rüzgar bağlamış yatağında kül bağlamış güzelliğiyle yatağıma uzanmanı izlemektir aşk.
Neyin nesi?
dediğin anda yeniden doğmak, gitmesin o kadın diyerek zafer çığırtan, kulak kanatan ilahileri türkü gibi söylemektir aşk.
Ayak izlerini takip ettiğin, kulağına şiirler okuduğun o kısa saçlı kadına dualar etmek, çıkmadığın telefonlarda ağlaya ağlaya derdine çare, cefasını çeken mahkuma derman aramak gibidir aşk.
Aşk, azala azala akan ömrüme hayat, kızıl saçlarıma renk katmak gibidir.
Aşk, ayrılıktan korkmayan devlerin cesaretidir.
Aşk, para saçan cüceleri ezip geçer
Aşk, çiçekçilerden aldığın bir demet gül, yol kenarında kurulan tezgahtan bir parça tebessüm almak gibidir.
Aşk, ne büyüktür bir bilseniz. Sesiniz çıkmaz, gözleriniz itiraf eder. Odadan her çıktığınızda eteklere boncuk, dağlarda öldürülen çocukların sulu gözlerinde yaş olur. Kalpten kalbe olmaz. Ruhunuzdaki özlerinizden çıkıp yüce kubbelerde buluşur. Sonsuz olur. Eş olur, çocuk olur. Ama asla bitmez yine sizi bulur.