Sen kısa saçlı, zarafetten şaşa bir kadınsın
Aydan ışıltı gözlerini dikip, kırım kırım yürür gidersin
Şayet nereye doğru?
Tek bir söz etmeden, öylece, adım adım, uzak uzak
Kırmızı kuzu eti damağımda iken, şaraptan bir yudum alırım
Kalemim tıkır tıkır sana işler, işledikçe ruhunu emercesine
Kareli gömlek içerisinde bir akşam, sabahtan zatiye
Defterler boyu serüven, kurşun kalem çıktısı sana ithafen
"Seni arıyorum, bulacağımdan emin değilim
elbet bulursam, gök kubbe maviliğinde sımsıcak
kavuşanların türküsü ciğerleri deşercesine çalacaktır
işte o an beni anlayacaksın, gözlerimizin kesiştiği ilk durakta
dudaklarımız farklı kentlerin aynı yakınlığını taşıyacak"
Sen kısa saçlı, seni seyre daldım
Teninden ateş püskürüyor
Yüzünde sevilesi bir sima
Baştan çıkartıcı, o kadar tehlikeli
O kadar şaibesiz, o kadar kusur tutmaz
Ve karşında ben, işte ben
Dev surat, kirli kanlı sözler ve de yapak saçlar
Kızgın kumlardan çıkma bakışlarımdan kaçamazsın
Adım adım yürü, ister koş, ister kaç
Şayet denk gelirsek
Verilen adaklar şahitim
Seferler sonu bahtiyar olmuş bir padişah gibi
Edebi düvel tahtımdan aşağı yosma yosunlar sarkıtacağım
Belki o ufak ellerin, belden ince bileklerin ile
Ne yapar ne edersin?
Çabalar durur, tırmanırsın yanıma
Öyle bir çetrefil, öyle bir şaşa, öyle bir zarafet
Yine adımlar merdiven boyu, yine uzak uzak
Savaş yanlısı debdebe kara saçların
En görkemli manzaram olmak üzere
Kaleme aldığım son satırlar aşikar
Seni bulacağım